Anasayfa

AYASOFYA, TRABZON
HAGIA SOPHIA - St. Sophia Kilisesi - Cami-i Ayasofya - Ayasofya Müzesi
Prof.Dr.Sevinç Ertürk
Kültür Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi

Geç Bizans Kiliselerinin en güzel örneklerinden biri olan Ayasofya, Trabzon kentinin günümüze ulaşan en iyi durumdaki yapılarından biridir.

Ayasofya, Trabzon'da, şehir merkezinin yaklaşık 3 km. batısında, bugünkü adıyla Fatih mahallesinde bulunan ve manastır kompleksi içinde yapılmış olan bir Kilise yapısıdır. Bir teras üzerine oturmuş olan yapının batısında, yapıdan ayrı olarak kare tabanlı bir Çan Kulesi yer almaktadır.

Ayasofya Kilisesi'nin yapım tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, M.S. 1204-1263 yılları arasında I. Manuel Komnenos tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Güney cephesindeki kemerin kilittaşı üzerinde yer alan ve Trabzon'da 257 yıl hüküm süren Komnenos'ların arması olan tek başlı kartal figürü bunun kanıtı olarak gösterilmektedir.

Bir manastır kilisesi olan Ayasofya, kapalı kollu haç planlı olup, yüksek kasnaklı bir kubbeye sahiptir. Kubbede ana tasvir İsa, bunun altında bir kitabe kuşağı, daha altta melekler frizi bulunur. Pencere aralarında oniki havari tasviri vardır. İsa'nın doğumu, vaftizi, çarmıha gerilişi, kıyamet günü gibi sahneler betimlenmiştir.

Üstün bir taş işçiliğinin görüldüğü yapıda, Hristiyan sanatının yanında, Selçuklu Dönemi İslam sanatının etkileri de vardır. Kuzey ve batıdaki revak cephelerindeki geçmeli bezemeleri içeren madalyonlarla, batı cephesinde görülen mukarnaslı nişler Selçuklu taş işlemelerindeki özellikleri taşımaktadır.

Ayasofya'nın batısında, kuzeyinde ve güneyinde bulunan geniş girişler ilginçtir. Bunun benzeri yapılanmalara özellikle Kafkasya ve Ermenistan'da rastlanmaktadır.

Bir liman şehri olan ve doğu yolunun başında bulunan Trabzon'daki dini yapıların, asıl Bizans şehri olan İstanbul'dan çok, Kafkasya, Ermenistan, Rusya, Kırım ve İran'dan etkilenmiş olması coğrafi konumuyla ve bölgesel gelenek özellikleriyle açıklanabilmektedir.

Üç nefli ve apsisli, narteksli, kuzey, güney ve batı girişli yapının merkezinde, dört sütuna oturan bir kubbenin belirlediği transept yer alır. Kubbenin ağırlığı pandantifler tarafından son derece güzel başlıklar taşıyan sütunların üzerine verilmiştir.

Yapının doğusunda beşik tonoz, batısında ise haçvari tonoz örtüler görülmektedir.

Güney cephesi çok görkemlidir. Girişin üzerindeki kabartmalarda Adem ile Havva'nın yaratılışı bir friz halinde anlatılmıştır.

Ayasofya'nın freskleri özellikle ünlüdür ve bunlardan bazıları yapının inşa tarihi olan M.S.XIII. yüzyıla aittirler. Kubbenin altında 19 farklı renk mermerden yapılmış olan opus sectile tarzındaki mozaiklerin kilisenin yapılış tarihinden daha geç bir zamana ait oldukları belirtilmektedir.

Ayasofya Kilisesi, Trabzon'un Türkler tarafından 1461 yılında fethedilmesinden çok sonra, 1572-73 tarihlerinde, dönemin padişahı III. Murad'ın izniyle camiye çevrilir. Bir mihrap ve minber eklenerek camiye çevrilmekle birlikte, yapının orjinal pencere düzenini hemen hemen tümüyle koruduğu söylenebilir.

Yapı camiye dönüştürülürken, güney portal girişi, mihrabında yer aldığı mihrap önü mekanına dönüştürüldüğü için ortadan kaldırılmıştır. Diğer girişler korunmuştur.

Güney portalindeki sütunların arası doldurularak mihraba dönüştürülürken, mihrabın her iki yanına söveli büyük pencereler açılmştır. Yine, güney portalinin doğu ve batı yüzlerindeki pencereler genişletilerek söveli, lentolu pencerelere dönüştürülmüşlerdir. Batı portalindeki bazı pencereler de kapatılmıştır.

Yapının batı cephesine bakan avlusunda yer alan çan kulesi, minare olarak kullanılmış, ayrı bir minare yapılma gereği duyulmamıştır.

Kuzey portalinin son cemaat mahalli olarak kullanıldığı söylenebilirse de batı portali de bu amaçla kullanılmış olabilir. Ancak, batı portalinin güney duvarındaki pencerelerin kapatılmış olması bu mekanın da son cemaat revakı olarak kullanıldığını düşündürmektedir.

Yapı, bugünkü görünümüyle, cami kullanımının mekanlarından olan kadınlar mahfili, müezzin mahfili ve vaaz kürsüsünün yeri konusunda yeterli ipucu vermemektedir.

Yapının nefler, apsisler ve güney portalinin caminin kapalı ibadet mekanına dönüştürüldüğü, narteksin de son cemaat mahalli olarak işlev gördüğü söylenebilir. Sözü edilen değişiklikler dışında yapıya Osmanlı döneminde eklenmiş herhangi bir mekanın izine rastlanmamıştır.

Kubbenin altında yer alan mozaikler ve kilisenin tümündeki fresklerin, yapı camiye çevrilirken üzerlerinin kapatıldığı bilinmektedir. Dış mekanda ise, cephede yer alan benzer nitelikli bezemelerin olduğu gibi bırakıldığı eski gravür ve fotoğraflardan anlaşılmaktadır.

1958 yılında, yapının müzeye dönüştürülmesi kararı üzerine, dönemin Milli Eğitim Bakanlığı'nca, Ayasofya'daki fresklerin açılması çalışmalarını yürütmek üzere, İskoçya Edinburg Üniversitesi akademisyenlerine izin verilmiştir.

Sürdürülen restorasyon çalışmalarının ardından yapı, 1964 yılından itibaren Müze olarak halkın kullanımına açılmıştır.

XIII. yüzyılda kilise olarak inşa edilen ve 300 yıl civarında kilise olarak hizmet veren bu yapı, Osmanlılar döneminden Cumhuriyet'e kadar 400 yıla yakın bir süre cami olarak hizmet vermiştir.

55 yıldır ise Ayasofya Müzesi olarak kullanılmaktadır.

KAYNAKLAR:

Mükerrem Anabolu, (1969), Trabzondaki Bizans Çağı Yapıları, İstanbul Teknik Üniversitesi Matbaası, Gümüşsuyu, İstanbul.

Ömer İ.Tuluk, H.İbrahim Düzenli, (eds.), (2010), Trabzon Kent Mirası, Yer-Yapı-Hafıza, Klasik Yayınları, Mayıs 2010.