Anasayfa

Trabzon Vakfı'nın Ayasofya Müzesi panelinin düşündürdükleri
M. Arif DEMİRER
29 Mayıs 2013 Çarşamba

Trabzon Vakfı 23 Mayıs günü Ankara'da Vakıf konferans Salonu'nda 'Kültürel Mirasımızın Korunması ve Ayasofya Müzesi' başlıklı bir panel düzenledi. Vakıf Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş'in başkanlığında yapılan toplantıda konuşmacılar, Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Emre Madran ve Trabzon eski Kültür Müdür Trabzon eski Kültür Müdür Yardımcısı, Karadeniz Teknik Üniversitesi öğretim üyesi, yazar Veysel Usta idiler.

Konuşmacılar Trabzon Ayasofya Müzesi'nin yeniden camiye dönüştürülmesi konusunda önemli bilgiler verdiler: Bunlar, özetle; Türkiye'nin kanun çıkararak tasdik ettiği uluslararası sözleşmeler (UNESCO vd) ile ilgili durum, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün müzeyi geri almak amacı ile Kültür Bakanlığı aleyhine açtığı davalar ile Türklerin 1071'den sonra Anadolu'da buldukları Bizans kiliselerini günün ihtiyacını karşılamak üzere ve de tahrip etmeden camiye dönüştürdüklerine ilişkin bilgiler idi.

Ayasofya Camii'nin freskleri, 1957 yılında Edinburg Üniversitesi ile T.C.Hükümeti arasında yapılan bir anlaşma sonucu, Bizans Sanatı konusunda dünyaca ünlü Profesör Talbot Rice'ın denetiminde, restore edilmiş; freskler ortaya çıktıktan sonra cami 1959 yılında ibadete kapatılmış ve 1964 yılında müze olarak hizmete açılmıştı.

Müzeyi yeniden camiye dönüştürmek için Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün açtığı ilk davanın tarihinin 24.9.1996, Refahyol Hükümeti'nin kurulduğu tarihin ise 28.6.1996 olduğunu önemle hatırlatmak istiyorum. Dava dilekçesindeki şu beyan bugünü çok güzel açıklamaktadır:

"Davacı (Vakıflar Genel Mdlüğü) Vekili.. Ayasofya Camisi olarak bilinen taşınmazın davalı Kültür Bakanlığınca hiçbir yasal dayanağı olmadan müzeye dönüştürülerek, gelir temin etmek amacı ile ve haksız olarak kullandığını, cami vasfının ortadan kaldırıldığını belirterek.."

2013 yılında konu hangi aşamadadır?

Kültür Bakanlığı Kültürel Varlıklar Genel Müdürlüğü müzeyi resmen kapatmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü ise, gazete haberlerine göre, Şeker Bayramı arifesinde Bizans kilise binasını yeniden cami olarak ibadete açmaya hazırlanmaktadır.

Yukarıda belirttiğim gibi Türkler, 1071'den sonra bir ihtiyacı (ibadet mekanı) karşılamak üzere Bizans kiliselerini camiye dönüştürmüşlerdi. İstanbul'daki Ayasofya da bu amaçla 481 yıl (1453 - 1934) cami olarak kullanılmıştı.

Bugün ne İstanbul'daki Ayasofya (karşısında muhteşem Sultanahmet Camii dururken) ne de

Trabzon'daki Ayasofya (Fatih Muhtarlığı'nda iki cami varken) bir ihtiyaç nedeni ile camiye dönüşebilir. Bu durumda müzeyi kapatıp, freskleri perdeleyerek kilisenin çan kulesini de minare olarak kullanmak suretiyle Trabzon'daki Ayasofya'yı ibadete açmanın ve Başbakan'ın son bir açıklamasında ("Sultanahmet dolarsa Ayasofya gündeme gelebilir") sinyalini verdiği İstanbul'daki Ayasofya'nın da gündeme gelmesinin gerçek hedefi ne olabilir?

Bu sorunun cevabını ben Furkan Vakfı'nın 26 Mayıs 2013 günü Ankara'da düzenlediği bir konferansın konusunda buluyorum: ÜMMETİN DİRİLİŞİNİN ŞARTLARI.

İşte, bence; Menderes Hükümeti'nin 1957 yılında başlattığı bir çalışma sonunda 49 yıldır müze olarak önemli bir işlevi başarı ile sürdüren Trabzon'daki Ayasofya Müzesinin iptali, Ümmetin Dirilişinin Şartları'nı oluşturmaya yönelik küçük ama önemli bir ön adımdır.

Arkası gelecektir.

Trabzon Vakfı'nın Ayasofya Müzesi panelinin düşündürdükleri