TRABZON 2006, Trabzon Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınından
Trabzon'da Tarım
Trabzon ili; Kuzey Doğu Anadolu'nun Karadeniz kıyısında olup toplam yüzölçümü 4685 km2'dir. İl topraklarının % 30'u dağlık, %60'ı kıyıdan içeriye doğru gidildikçe yükselen engebeli bir arazi, % 10 ise düzlüktür. İl sınırları içinde yerleşim çoğunlukla düzlükler ve yamaçlarda toplanmıştır. Dağları yararak denize dik olarak dökülen hızlı akışlı akarsular yüzey şekillerini sık bir şekilde parçaladığından yerleşim İç Anadolu'nun aksine burada dağınık şekildedir. İlin toplam arazisinin sadece 1599 ha. sulanabilir özelliktedir. İlimiz 468.500 ha.'lık toplam araziye sahiptir. Bunun % 23'ünde tarım yapılmakta, % 24'ü çayır mera, % 39'u orman, % 14'ü ise ürün getirmeyen boş arazidir. 110092 ha.'lık tarım arazisinin ancak % 13'ü 1.ve 2. sınıf tarım arazisinden oluşmaktadır. Geriye kalan arazilerde tarım yapılabilmesi için drenaj veya teraslama gibi çok özel toprak iyileştirme tedbirlerinin alınması gerekmektedir.
Buna rağmen Trabzon çiftçileri geniş bir alana sahip özel uğraşı isteyen bu arazilerde özel koruma tedbirleri alınmadan yıllardır yetiştiricilik yapmaktadır. Ekonomik olarak yetiştiriciliği yapılan ürünlere bakıldığında, işlenen arazilerin % 44'ü ile Fındık ilk sırayı alırken, ikinci sırada Mısır (%28), üçünçü sırada çay (%15), dördüncü sırada patates (%7), yer almaktadır. Tütün, sebze, kurufasulye, yem bitkileri ve arpa ise geri kalan %6'lık alanda yetiştirilen önemli ürünlerdir.
Trabzon'un deniz kıyısı boyunca sıralanan ilçelerinden batıya doğru fındık üretimi ağırlık kazanırken Rize'ye yakın doğu ilçelerinde çay yetiştirme alanları ağırlık kazanmıştır. Deniz kıyısından içeriye doğru gidildiğinde rakımı yüksek ilçeler ise hayvancılık ön plana çıkmaktadır. Fındığın getirisinden memnun olmayan üreticiler farklı arayışlara girmiş, Tarım İl Müdürlüğü'nün de desteklemesi ile kivi, örtüaltı sebzecilik, çilek, bodur meyve (elma, kiraz), ceviz, Trabzon hurması, ahududu, böğürtlen gibi ürünler yetiştirilmeye başlanmıştır.
Son yıllarda daha sağlıklı ürün, daha sağlıklı çevre anlayışına dayalı üretim olan organik üretim, ilimizde de yapılmaya başlamıştır. Organik olarak fındık, çay ve bal üretimi yapılmaktadır. Henüz çok yaygınlaşmayan organik tarımda üretim miktarları ilimizde Fındıkta 1506 ha., çayda 17,3 ha. alanda, bal üretiminde ise 300 kovan düzeyindedir.
Trabzon ılıman iklim özelliği bakımından bir çok meyve türünün yetiştirilmesine uygundur. Ekonomik anlamda yetiştiriciliği yapılmasa da, Turunçgiller (mandarin, limon, portakal), elma, armut, ayva, erik, kiraz, şeftali, incir, trabzonhurması, ceviz, kestane, çilek, ahududu ve böğürtlen yetiştiriciliği yapılan meyvelerdir. Bölgenin kendine özgü meyvesi karayemiş ile kokulu üzüm (isabella) ise yörede vazgeçilmez meyvelerdendir. Nemli iklime adapte olmuş uzun yıllardır yetiştirilen meyve çeşitleri yöre insanı tarafından çok sevilmektedir. Başta karayemiş ve kokulu üzüm (isabella)'nın yanı sıra elma çeşitlerinden laz elması, Yomra elması, kabak elması, armut çeşitlerinden kuş armudu, eğrisap armudu gibi isimler verilen çeşitlerin yanı sıra daha bir çok çeşit yörede sevilerek üretilip tüketilmektedir.
Köylü kadınların küçük bahçelerinde yetiştirdikleri ya da doğada kendiliğinden yetişen bitkileri toplayarak sebze olarak tükettikleri bir çok bitki bulunmaktadır. Bunların başında karalahana ilk sırayı almaktadır. Yetiştirilen önemli sebzelerden birisi de pazı'dır. Doğadan toplanarak tüketilen ısırgan otu, semiz otu, tomara, lafir tepesi vb. bitkiler de bolca tüketilenler arasındadır.
Trabzon'da Hayvancılık
Trabzon'da hayvancılık, çiftçiler için önemli bir geçim kaynağıdır. Dağınık ve dar, buna karşın oldukça engebeli alanlara yerleşmiş bulunan köylerde çiftçiler ancak 3-4 baş hayvan besleyebilecek olanaklara sahiptir. Coğrafi koşulların yanında bakım ve beslenme durumu halkı ahır hayvancılığına yöneltmiştir. Kışları ahırlarda beslenen hayvanları, önce mezra, daha sonra yazın yaylalara çıkartılmakta ve 3-4 ay yaylada kaldıktan sonra tekrar dönülmektedir.
Yem bitkisi yetiştiriciliği hayvan yetiştiriciliği için önemli olmakla birlikte arazi darlığı nedeniyle çok az olmaktadır. Son zamanlarda yem bitkisi yetiştiriciliği yeniden özendirilmektedir. (Fiğ, hayvan pancarı, silajlık mısır).
Hayvancılıkta kaba yem ihtiyacı Erzurum, Bayburt, Gümüşhane gibi illerden gelen kuru ot vs. ile karşılanmaktadır. Son zamanlarda yeni yeni kabul gören silaj yapımı ile bu açık kapatılmaya çalışılmaktadır. Yaylaların hayvan beslenme kaynağı olmasının yanı sıra Karadeniz insanı için ayrı bir yeri vardır. Yaylaların güzel doğası, temiz havasının yanı sıra festivalleri ve yayla evleri ile yaylalar Yayla Turizmi ile yerli ve yabancı turistler ile yöre insanına hizmet etmektedir.
20 Şubat 2008 Panel
Oturum Başkanlığını Kal-Der Başkanı Çetin Nuhoğlu'nun yaptığı panele, Trabzon Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Cirav, TEB Genel Müdürü Varol Civil, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şadan Eren, Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği Başkanı A. Hamdi Gürdoğan, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi, Trabzon Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı H. İbrahim Kalfaoğlu ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen katıldılar.
Prof. Dr. İbrahim Özen konuşmasında, üniversite olarak bu yıl ilk defa etkinliğe katıldıklarını belirterek KTÜ'nün 16 fakülte, 3 enstitü, 9 meslek yüksek okulu, 4 yüksek okul ve bir de devlet konservatuarı ile eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürdüklerini söyledi.
Özen, üniversitenin varlığını ekonomik yönden değerlendirerek "Öğrencisi, akademik ve idari çalışanları ile Trabzon'u bir bilim kenti yanında eğitim, sağlık ve kongre kenti yapmak için uğraş veriyoruz." dedi.
Üniversite ve ilin sorunlarına da değinen Özen, Trabzon'a yetişmiş beyin göçünü getirememenin zorluğu içinde olduklarını ve özellikle iletişim fakültesi, güzel sanatlar fakültesi ve devlet konservatuarı gibi sosyal ve sanat dallarında öğretim üyesi bulmakta zorlandıklarını, Trabzon için ivedilikle bir Trabzon sempozyumu düzenlenmesi gerektiğini söyleyerek işsizlik konusunda "kısa-orta-uzun vadeli çözüm planı hazırlanmalı, kısa vadeliler hemen uygulamaya sokulmalı" diye konuştu.
Hamdi Gürdoğan da, Trabzon'un, tarihin her devrinde çok önemli devlet adamlarını çıkardığını ve o günlerde dahi marka şehir olmanın sinyallerini verdiğini söyleyerek şunları kaydetti: "Ancak soğuk savaş döneminde Asya bölgesi ile kapıların kapanması Trabzon'un uluslararası bir liman olarak önemini azaltmış ve buna bağlı olarakta bölge ekonomisinde gerilemeler yaşanmıştır. Günümüzde eşsiz doğal ve kültürel güzellikleriyle adından söz ettiren Trabzon, uluslararası ticaret merkezi olmayı hedef seçmiştir."
Varol Civil de, Trabzon ekonomisini bir bankacı gözüyle değerlendirerek Trabzon'un tarihten gelen stratejik konumundan dolayı önemli bir kent olduğunu ancak, Trabzon'dan hep övgü ile bahsetmenin de doğru olmayacağını söyleyerek Türkiye geneline bakıldığında Trabzon'un sosyo ekonomik gelişmişlik açısından 38. sırada, Karadeniz bölgesinde ise 6. sırada olduğunu ifade etti. Civil, bankanın bir hizmeti olarak Trabzon'a gittiklerini ve orada Trabzon'un ileri gelenleri ile yaptıkları toplantı sonucunda bir kitapçık yayınladıklarını söyledi. Trabzon için yapılması gereken çok şey olduğunun unutulmaması gerektiğinin altını çizen Cirav, "Ancak herkesin de elini taşın altına koyması gerektiğini bugünkü etkinlikte de hatırlatmakta yarar var" diye konuştu.
Mehmet Cirav ise konuşmasında ağırlıklı olarak fındık ile ilgili son yıllarda yaşanan sıkıntıları dile getirerek şunları söyledi:
"Son iki yıldan beri fındık ihracatında miktarsal olarak çok ciddi bir gerileme vardır. Dünyanın hiçbir tarafında dünyaya yetecek kadar bir ürünü üretip te bunu satmamak için politika geliştiren bizim gibi bir ülke yoktur."
Fındık üreticisine mutlaka destek olunması gerektiğini vurgulayan Cirav, "Tek bir isteğimiz var. Üretmiş olduğumuz ürünün tamamını satmak, tamamını satmaya çaba sarf etmektir. Biz fındıkları depoda çürütecek kadar zengin bir ülke değiliz. Bunun satışının mutlaka sağlanması gerekiyor" diye konuştu.
İbrahim Kalfaoğlu da Trabzon ekonomisinde yaşanan sorunların çok uzun süreden beri devam edegelen sorunlar olduğunu, hepsini bugüne endekslemenin ise haksızlık olacağını söyledi.
Trabzon'un bir ticaret şehri mi, turizm şehri mi, tarım şehri mi, sanayi şehri mi, futbol şehri mi, spor şehri mi, üniversite şehri mi, sağlık kenti mi, eğitim kenti mi olduğunun sorgulanması gerektiğinin altını çizen Kalfaoğlu, Trabzon insanı başarısızdır, kolektif çalışmayı bilmezler gibi bir imajın büyük bir haksızlık olduğunu söyleyerek, "Trabzonlular, Karadenizliler bir araya gelir, fakat o organizeyi, o sinerjiyi sağlayacak olan bir güce ihtiyaç var." diye konuştu.
Şadan Eren de,"Trabzon'da en büyük sorun, bizi sanki başkaları idare ediyor gibi biz hep şikayet ediyoruz. Bugün en yüksek makamlarda Trabzonlular var. Bizlerin ağlamaya hakkı yok. Biz çözüm makamlarıyız, çözümü başkalarından beklemek yanlış, biz çözeceğiz. Kimse çocuklarının geleceğini başkasından beklememeli" dedi.
Trabzon'un hem göç alan hem de göç veren bir şehir olduğunu ancak, göç verirken kalifiye, vasıflı elemanları, insanları, göç alırken ise devamlı eğitime muhtaç, yeniden eğitilmesi, iş alemine yetiştirilmesi gereken insanlardan alındığını söyleyen Eren, "Türkiye'nin ekonomisi çok rahat değil ki Trabzon rahat olsun." dedi.
Vasıflı ve kalifiye eleman sıkıntısını çözmeye çalıştıklarını söyleyen Eren, hem işsizlik hem de eleman ihtiyacı olduğunu ve bu iki dengeyi örtüştürmek konusunda da çalışmalar yaptıklarını söyledi. Eren, "Tanrıya bize,fındığı verdiği için sitem etmeyelim, fındığın kabuğunu kırıp içini yiyelim, ona şükredelim." diye konuştu.
Akif Hamzaçebi ise son dönemlerde "dünya kenti" kavramının çok sık kullanılmaya başlandığını, Trabzon için dünya kenti tanımlamasını yapmaya çalışmanın ise gerçekte Trabzonluların bir özlemi olduğunu ifade ederek şunları söyledi: "Yüz yıl kadar önce yaklaşık 14 ülkenin konsolosluğunun yer aldığı ticaret merkezi olan ve bu özellikleri ile dünya kenti tanımına, kavramına yakın bir kent olan Trabzon için bugün dünya kenti sıfatı biraz uzakta kalmış durumda. Bizim hedefimiz, 21. yüzyılda ülkelerin rekabetinin söz konusu olduğu bir çağda, kentlerinde kendi içinde rekabetlerini dikkate alarak Trabzon'u bu kavrama yaklaştıracak adımları atmaktır. Dünya kenti olmanın birtakım şartları var. Ulaşım, altyapınız, telekomünikasyon, haberleşme alt yapınız son derece iyi olacak, sosyal olanaklarınız iyi olacak ve en önemlisi sermayenin merkezi olacak. Sermayeyi eğer Trabzon'a çekebiliyorsak Trabzon gerçekten büyük bir atılım yapacaktır."
1996 yılında Türkiye'nin de üyesi olduğu Gümrük Birliği ile birlikte Türkiye ekonomisinin önemli bir değişimin içine girdiğini, bu çerçevede tarım sektörünün ekonomideki payının giderek azaldığını söyleyen Hamzaçebi, Avrupa Birliği ülkeleri ile ve Türkiye'nin de üyesi olduğu OECD ülkeleri ile kıyasladığımızda Türkiye'de tarım sektörünün payının yüksek olduğunu, Türkiye'de istihdam edilmiş kişilerin yüzde 27,3'ünün tarım sektöründe istihdam edildiğini, Trabzon ölçeğinde dikkate alındığında ise istihdamın yüzde 53'ünün tarımda olduğunu ve Trabzon'da tarım sektöründe gizli işsizliğin olduğunu ifade etti. Bu yapının mutlaka kırılması gerektiğini söyleyen Hamzaçebi "Birçok olanaklar, fırsatlar var, birçok özelliğimiz var; doğal güzelliğimiz, yayla turizmi potansiyeli, ticaret kenti Trabzon'un olmazsa olmaz bir hedefi olmalıdır, bu çerçevede üniversitemiz çok önemli bir varlığımızdır." dedi.
Üniversite bünyesinde kurulmuş olan ama henüz inşaatı tamamlanmadığı için yeteri kadar önem ve hız kazanmamış Teknoloji Serbest Bölgesi'nin Trabzon için çok büyük bir fırsat olduğunu vurgulayan Hamzaçebi, "Bilgi teknolojilerinin yazılım bölümünü gerçekleştirecek faaliyetleri yapabilirsek Trabzon ve Türkiye yazılımdan çok büyük kazanç sağlayabilir. Bugün Hindistan sadece yazılım işinden 25 milyar dolarlık gelir elde etmiştir. Serbest Teknoloji Geliştirme Bölgesi inşaatını biz henüz tamamlayamadık, 4,2 milyon YTL bir proje bedeli vardır, 2,3 harcanmıştır, 1,9'a daha ihtiyaç var. İnşaatı bitireceğiz, dünya ölçeğindeki yazılım şirketlerini buraya çekeceğiz. Çevreyi kirletmeyecek bir yazılım işi, yazılım merkezi olma projesi Trabzon'a çağ atlatacaktır, Trabzon'u dünya kenti yapacaktır kanaatindeyim." diye konuştu.
Trabzon Etkinlikleri 22 Şubat 2007
Etkinliklerin ikinci günü olan 22 Şubat 2007 tarihinde Avukat Taylan ÜNER'in oturum başkanlığın yaptığı "TRABZON'UN EKONOMİ VE TİCARİ POTANSİYELİ" konulu panele, Trabzon Eski Valisi Adil YAŞAR, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şadan EREN, Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Orhan AYDIN, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı gazeteci yazar Ahmet Şefik MOLLAMEHMETOĞLU konuşmacı olarak katıldılar.
ŞadanEREN
Trabzon Ticaret Ve Sanayi Odası Başkanı
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şadan Eren konuşmasına "Her Türk vatandaşı gibi Hrant Dink'in ölümünü tasvip etmiyoruz." diyerek başladı. Olayın sonuçlarının tamamen Trabzon'la ilgiliymiş gibi gösterilmesini kabul etmediklerini, benzer duyguları Türkiye'de birçok ilde paylaşan gençlerin bulunduğunu hatırlatan Eren, "Trabzon gençlerinin seçilmesi bence düşündürücüdür. Buna dikkat edilmesi lazım. Ne Hrant Dink'in ölümünü, ne de Trabzon'un bu şekilde gösterilmesini tasvip etmiyoruz." dedi.
Eren konuşmasına şöyle devam etti:
"Trabzon'un, bölgede çok önemli bir rolü var, Trabzon dediğiniz zaman Doğu Karadeniz'in tamamen bir merkezi konumunda olan bir ili kastetmiş oluyoruz. Japonların bir araştırma şirketi var; mesela DOKAP (Doğu Karadeniz Kalkınma Projesi)'ni hazırladılar. Bu planı incelediğiniz zaman tüm faaliyetlerin %80'inin Trabzon'da başlatıldığını görürsünüz. Hatta diğer şehirler bizi bundan dolayı biraz da tenkit ettiler. Şöyle ki; sanki bu DOKAP değil de, Trabzon kalkınma planı, görünümünde diye. Aslında bizim bunda ne baskımız ne de bir bilgimiz olmuştur. Projeyi yapanlar şunu gördüler; Doğu Karadeniz'in kalkınması için odak nokta Trabzon'dur. Yani denize atılan bir taş gibi. Dalgalar Trabzon'dan yayılıyor, onun için biz bugün burada Trabzon derken veya Trabzon'un sorunlarını anlatırken Doğu Karadeniz'i bir bütün düşünüyoruz, diğer şehirleri farklı düşünmüyoruz ve biz ekonomik anlamda da Trabzon'u Doğu Karadeniz'in bütünlüğü içinde bir merkez olarak kabul ediyoruz.
Trabzon'un son 25 yılına baktığımızda hem ekonomik hem de sosyal değişimler yaşadığı çok açıktır. Trabzon, Doğu Karadeniz'de hem en çok göç alan hem de en çok göç veren şehirdir. Yetiştirdiğimiz başarılı işadamları, iyi bürokratlar, üniversite tahsili yapmış gençler Türkiye'nin diğer illerinde veya ABD, Avrupa gibi ülkelerde kalıyorlar. Çünkü bir yere geldikten sonra kendilerini artık Trabzon'dan çıkmak zorunda hissediyorlar. Bunu normal karşılıyoruz. Bu, ekonomik olarak da insan olarak da doğrudur. Ama Trabzon her zaman birilerini yetiştirmek zorunda, büyük şehirde yetişen insan sonuna kadar bütün eforunu orada harcıyor, bütün büyümesini orada yapıyor. Biz her seferinde bu gücü yeniden yetiştirmek zorunda kalan bir şehiriz. Göç alma bakımından olaya baktığımız zaman; bu Türkiye'nin de sorunu ama bizim daha büyük sorunumuzdur. Bunu da önemli bir sorun olarak kabul edip, nedenlerine ve çözüm önerilerine bakmalıyız.
Trabzon'un son zamanlarda yaşadığı olayları ben başka faktörlere de bağlıyorum. Bunlardan biri de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ortaya çıkan bağımsız devletler topluluğu ile olan ilişkilerin getirdiği kültür farklılıklarından kaynaklanan yeni yaşam tarzıdır. 2001 krizinden Trabzon çok etkilendi. 1998'de Rusya krizinden etkilendi.
Türkiye'nin sorunu ama Trabzon'da daha çok yaşanıyor, sosyal güvenlik sorunu var. Şimdi Trabzon'da işsizlikten bahsediyoruz; doğrudur ama bunun yanında işvereni, sanayicisiyle konuştuğunuzda onlar da vasıflı, nitelikli ara elemanı bulmakta zorluk çekiyorlar. Bunu da aşmamız için meslek okullarına önem vermemiz gerekiyor."
Eren, Trabzon'da Dünya Ticaret Merkezi'nin hizmete girdiğini, bu kuruluşun Trabzon'un ekonomisini Karadeniz havasından kurtarıp, uluslararası nitelik kazandırabilecek etkili bir dinamik olduğunu belirterek, Trabzon'un hedeflerini hükümetle koordineli olarak takip etmesi gerektiğini söyledi. Eren konuşmasının sonunda, ülkenin çeşitli kentlerinde ve Ankara'da faaliyet gösteren Trabzonlu işadamları ve sanayicilere çağrıda bulunarak, "Yatırımlarımızı Trabzon'a yaparak katkı sağlayalım, birlikten güç doğar. Tüm etkinliklere destek olalım. Trabzon'un doğru bir şekilde tanıtılması için gönüllü elçi olalım, popülizmden uzak olalım." dedi.
Adil YAZAR
Trabzon Eski Valisi
"Trabzon'un ekonomisini ve ticari potansiyelini konuşacağız. Bunu niye konuşacağız? Elbette asıl amacımız, Trabzon'da yaşayan insanların daha rahat daha müreffeh bir ortamda yaşamalarını, Trabzon insanının daha mutlu olmasını sağlamaktır. Dolayısı ile Trabzon ekonomisine ve ülke ekonomisine daha büyük katkıda bulunmaktır. Nasıl sonuca varacağız? Önce elbette Trabzon'un ekonomik gücünü, Trabzon'un değerlerini, Trabzon'un çok yüksek ekonomik değerlerini bir özetlememiz gerekiyor.
Trabzon asırlar boyu çok büyük bir ekonomi merkezi, çok önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Osmanlı dönemindeki 5 tane önemli ekonomik merkezden biridir. Bu merkezler; Trabzon, İstanbul, İzmir, Şam ve Halep. Trabzon, Osmanlı döneminde batıdan doğuya yürüyen büyük bir ticaret yolunun üzerindedir. Şimdi bu özelliğe eklenen yeni bir durum var. O zaman batıdan doğuya giden bir ticaret yolu üzerinde şimdi de yeni bir hareket doğdu: Petrol yolu ve doğalgaz yolu. Petrol, doğudan batıya taşınıyor, doğalgaz doğudan batıya taşınıyor, Trabzon bu yolun üzerindedir. Tarihi kültürel zenginlikler, çok önemli varlıklar, önemli eski eserler Trabzon'da toplanmıştır. Doğal yapısı, doğası, muhteşem yaylaları ve neticede 12 ay sürdürülebilir bir turizm potansiyeline sahiptir.
Trabzon'da müthiş bir tarım potansiyeli vardır. İklim elverişlidir. Herşeyden önce stratejik tarım ürünleri; çay ve fındık ürünleri vardır. Trabzon ekonomisine daha büyük hareket getirecek hayvancılık ve süt sığırcılığı vardır. İlimiz, hazır olan Avrupa ve Asya pazarlarına sunmak üzere süt sığırcılığına dayalı gıda üretiminde önemli bir potansiyele sahiptir. Trabzon, Osmanlı döneminden bugüne kadar sahip olduğu eğitim kurumlarında başarılı insan gücü yetiştirmiştir. Türkiye'nin üç büyük ilinden sonra dördüncü büyük üniversiteyi kurma başarısını Trabzon göstermiştir. Türkiye'de nakliye işini en iyi yapan Trabzonlu işadamıdır. Tarihten gelen ticaret kültürü, deneyimi ile çok cesur müteşebbisler yetiştirmiş bir ilimizdir. Trabzonlu bugün Türkiye'nin ekonomisini yöneten, yürüten insan gücü içerisinde en ön saflardadır."
Adil Yazar, Trabzon ekonomisini büyütmenin ve yaşam standardını yükseltmenin neler olabileceğini de şöyle özetledi:
"Bugün Trabzon'un en önemli sorunu işsizliktir; bunu nasıl ortadan kaldıracağız. Öncelikle Karadeniz ekonomik işbirliği organizasyonunu canlandırmalıyız. Sonra, bu ili en kısa zamanda demiryolu ile GAP'a ve Anadolu'ya bağlamalıyız. Bu yönde iyi giden bir çalışma sürmektedir. Trabzon'un en çok önem vermesi gereken alanlardan biri de turizmdir. Hopa'dan Trabzon'a, Trabzon'dan İstanbul'a gerek yük gerekse yolcu taşımacılığı geliştirilmelidir. Trabzon'un geleceği parlaktır. Bu beklenti Ankara'ya yaptığı çıkarma ile de bellidir. Trabzon oluşturduğu hedefe mutlaka varacaktır."
Dr. Ahmet PAŞAOĞLU
Nurol Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
Finansman ve Dış Ekonomik İlişkiler Koordinatörü
Programda, son anda İstanbul'da katılmam gereken önemli bir toplantıyı ertelememin mümkün olamaması nedeniyle bugün aranızda bulunamamanın üzüntüsü içindeyim. Beni lütfen bağışlayınız. Panelist arkadaşlarımın beni aratmayacağı inancını taşıyorum. Yine de görüşlerimi, arkadaşlarımın dilinden, size aktarma sorumluluğunu hissediyorum.
1980'li yıllara kadar büyümenin ve gelişmenin üç temel faktörü; toprak, emek ve sermaye olarak sayılıyordu. İstenilen düzeyde gelişememenin veya "Az Gelişmişliğin" temel nedeni olarak sermayenin yetersizliği gösteriliyordu.
1980'li yıllardan itibaren bu tasnif değişmeye, artık herşey insana endekslenmeye başladı: "Beşeri sermaye", Emek ve teşvik edici Ekonomik Ortam. Beşeri Sermaye; yetişkin insangücü ve girişimci ruhunu tanımı içinde taşıyor. 1980'lere kadar en büyük darboğaz ya da kısıtlayıcı olarak bilinen fiziki ve parasal sermaye kısıtlayıcı olmaktan çıkmıştır. Küreselleşen piyasalarda uluslararası sermayenin akışkanlığı önündeki engeller teker teker kalkmaya başlamıştır. Karlı iş, istikrarlı ortam, akılcı yönetim nerede olmuşsa sermaye oraya koşmaktan geri kalmamıştır. Trabzon için eksiğimiz var mı? Bana göre yok. Yalnız Trabzon'u tek başına değil Doğu Karadeniz'deki diğer iller (Artvin, Rize, Giresun ve Ordu) ile beraber düşünmeliyiz. Stratejimizi bu coğrafyaya göre şekillendirmeliyiz. Yetişkin insangücümüz, beşeri sermayemiz fazlasıyla var, üniversitemizin buna katkısı büyük olmuştur. Girişimci ruhu derseniz, herhalde dünyada emsali yok. Sadece Türkiye içinde değil, yurtdışında nereye giderseniz gidin, mutlaka bir hemşehrimize rastlarsınız. Hem de kimsenin akıl edemediği işleri kurmuşlardır, başarıyla yürütmektedirler. Ordu dahil Batum'a kadar olan Doğu Karadeniz Bölgesini kapsayan strateji şöyle tanımlanabilir:
"Eğitim, Kültür, Sağlık ve Turizm alanlarında Türkiye'nin en az üç bölgesi arasına girmek, gelecek beş yıl içinde bilişim ve teknoloji sanayisinin temellerini atmak, her yöreye özgün tarımsal ürünleri geliştirip katma değer artıracak yatırımları yapmak ve pazarda önemli bir yer edinmek."
Tüm bu stratejilerin uygulanması güçlü bir örgütü zorunlu kılmaktadır. Bu örgüt kısır çekişmelerin, bürokratik yaklaşımların ve genellikle ülkemizde estirilen negatif rüzgarların etkisi altında kalmamalıdır. Güçlü bir liderlik sergilemeli, tüm kamu, özel ve toplumsal birimleri harekete geçirmelidir. Arkasına güçlü bir kamuoyu desteği almalıdır.
Kurulma aşamasında olan "Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı" kamu tarafında önemli bir organ olacaktır. Bu organın Genel Sekreteri'nin kişiliği ve işbilirliği çok önem arz etmektedir. Bu kişi her türlü siyasi ve benzeri saiklerin etkisiyle atanmamalı, tamamen liyakat ve bu işe uygunluğu göz önüne alınarak atanmalıdır. Atanacak kişi bölgenin kalkınma stratejisi konusunda bölge örgütleriyle örtüşen görüşte olmalı ve seçilen stratejiyi benimseyip uygulamaya koymalıdır.
Bu ajansla işbirliği yapacak ama işin asıl sahibi olacak kurumu sivil toplum örgütlerimiz oluşturmalıdır. Benim acizane önerim şu olacaktır. Bölge dışında yaşayan ve sanırım sayıları bölgemizde yaşayan hemşehrilerimizin 4-5 katını aşan bu hemşehrilerimizin bulundukları yerlerdeki derneklerinin üye olacağı dernekler üstü bir "Federasyon" yaratmak. Bu federasyonun yöneticileri bu derneklerin göndereceği üçer kişiden oluşan bir Genel Kurul tarafından, mümkünse, beş yıllığına seçilmeli. Bu federasyonun merkezi "Kalkınma Ajansı"nın kurulacağı ilde olmıalı ve sekreteryasını orada kurmalıdır. Federasyon yönetimi; Ajans, Sivil Toplum Örgütleri, Mahalli İdareler ve Bölge dışındaki hemşehrilerimizle gerekli koordinasyonu kurarak Stratejinin lokomotifliği görevini üstlenmelidir.
Bir işi başarmak o işi başaracağına inanmaktan geçer. Kararlaştırılacak stratejiye önce kendimiz inanır, toplum katmanlarına inancımızı aşılarsak iyi bir liderin yönetiminde o işi başarmak işten bile değildir. Ben; hemşehrilerimin zekasına, çalışkanlığına, yaratıcılığına, iddiasına ve liderlik özelliğine inanıyorum. Bu zekaya, teşebbüs gücüne ve muhteşem doğaya sahip hemşehrilerimin başaramayacağı iş yoktur, yeter ki istesinler...
Doç. Dr. Orhan AYDIN
Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi
Tarım toplumundan sanayi toplumuna hızlı bir geçiş yaşıyoruz. Tabii sanayide yeterli altyapı oluşmadan sürekli ve hızlı artan nüfus bütün kentlerdeki dönüşümü olumsuz etkiliyor. Ben problemleri sıralamak yerine, 'neler yapılabilir' noktasında konuşmak istiyorum.
Sanayi toplumuna geçişi Trabzon ölçeğinde nasıl sağlayacağız? Yatırım alanlarını nasıl oluşturacağız? Burada şunlara cevap vermemiz gerekiyor: Biz 5 yıl, 10 yıl, 20 yıl sonra Trabzon'u nerede görmek istiyoruz? Nasıl bir Trabzon arzuluyoruz?
Özellikle alışılagelmiş bir yaklaşım vardır. Hep merkezden bazı şeyler planlanır, merkezden planlandığı için genelin sorunları net olarak merkezden görünmeyebilir. Bu son stratejik raporlarımızda da yer aldı. Üniversiteler yerel kalkınmanın önemli araçlarındandır. Devletin içerisindeki kamu kuruluşları, KOBİ,ler, sivil toplum kuruluşları, bunların bir koordinasyon içerisinde olması gerekir. Yapıları bölgenin stratejik hedeflerine göre tanım1anarak, ortak hedeflere uygun bir güç birliği gerçekleştirilmelidir.
2006 yılından itibaren de üniversitenin öğretim üyesi olarak rektörlük bünyesinde Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası'na danışmanlık yapıyorum. Trabzon Ticaret sanayi Odası bünyesinde bir proje ve koordinasyon ofisi olUşturuldu. Son zamanlarda gerek ülkemizin gerekse yurtdışı proje kaynaklarının arttığı görülmekte, fakat rakamlar gösteriyor ki bölge olarak biz bu kaynaklardan yeterince yararlanamıyoruz.
Bu anlamda sadece Trabzon'a değil, "TR 90 Bölgesi" - Ordu, Rize, Trabzon, Artvin ve Gümüşhane ilini içine alan bölge ile ilgili çalışmalarımız var. TR 90 Bölgesi, kapasitesi Trabzon'a bölgesel bir öncü olma niteliğine zaten haiz. Bu misyondan hareketle faaliyetlerimizi bölgesel olarak gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Projeler nasıl hazırlanıyor? Proje hazırlamamız için neler yapmamız gerekiyor? Hangi kaynaklar var? KOBİ,ler, turizm ve çevre, yerel kalkınma düzeyinde kurumları haberdar ediyor ve onların bu tür ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde cevap vermeye çalışıyoruz.
Etkin bir üniversite sanayi işbirliğini sağlamak için etkin araçlara ihtiyaç var. Bu nedenle Trabzon teknoloji geliştirme bölgesinin kuruluşunu başlattık, bünyesinde çok önemli firmalar var. Önceden Trabzon için, hammaddeye, pazarlara uzak denirdi. Bunlar önemli bir maliyet unsuru idi. Günümüzde artık üreticilerin rekabet edebilir ürünlere yönelmesi gerekiyor. BÜtün bölge dinamikleri yani belediyesi, üniversitesi, sanayi kuruluşları bir koordinasyon içerisindeler. Bölgemizde yatırım yapmak isteyen yatırımcılara ellerinden gelen desteği vereceğine inanıyoruz.
Özellikle Anadolu'daki sanayiye baktığımızda genelde aile şirketleri var. Bu aile şirketlerinin bir an önce profesyonel yapıya kavuşması gerekiyor. Yine artan kent nüfusu bunun beraberinde getirdiği uygunsuz kentleşme çok önemli ve kritik bir konuyu da beraberinde getiriyor; işsizlik. Yeni istihdam alanlarının tanımlanması konusunda çok önemli çalışmalar yaptık.
Piyasanın istediği nitelikli elemanları bulamıyoruz ama dışarıda işsiz insanlarımız, hatta üniversite mezunu işsizlerimiz var. Bütün iş bu ikisini buluşturmaktır. Piyasa beklentilerine göre, kısa süreli mesleki eğitimlerden geçirerek onları piyasaya kazandıracak makro istihdam projeleri hazırladık. Halen uyguladığımız mikro projelerimiz de bulunuyor.
Yine önümüzdeki dönemde bölgesel hibe programları var. AB'nin yaklaşık 24 milyon Euro'luk bu bütçesi 6 ilimizi kapsıyor. Bu hibeler yerel kalkınma, KOBİ'ler, altyapı, turizm ve çevre gibi başlıklar altında toplanıyor. Konuyla ilgili bölgemizdeki sivil toplum kuruluşları ile KOBİ'lerle ortak faaliyetlerimiz var. Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde salı günleri KOBİ günü düzenleniyor. O gün KOBİ,leri bekliyoruz. Birlikte çalışıyoruz. İhtiyaçlarını tanımlıyoruz. Bütün uğraşımız; tıpkı önemli başarılara imza atmış olan Trabzonspor gibi bölgemize ait başarı hikayelerini artırmaktır.
Ahmet Şefik MOLLAMEHMETOĞLU
Gazeteci-Yazar
Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
Uzun yıllardır Trabzon'un ekonomisi, sosyal yaşamı ve diğer konularda çalışmalar yapıyoruz ve çok ciddi deneyimlerimiz oldu. Çok coşkularımız, acılarımız, hayal kırıklıklarımız oldu. Sözler verildi ama yerine getirilemedi. Onun için bazı konuları ana başlıkları ile dikkatinizi çekmeye çalışacağım.
Dünyanın pek az ülkesine ve bölgesine özgü bağımsız özellikleri üzerinde taşıyan haritayı gözünüzün önüne bir getirin. Trabzon nerede? Trabzon sıradan bir il değildir. Bugün Trabzon dünyanın gelecekte en önemli ticaret yollarının, enerji yollarının, uluslararası mücadelenin yapıldığı alanların, stratejik alanların tam ortasında bulunuyor. Trabzon yeni bir oyunun ortasındadır ve bu yeni coğrafya yeni oluşumlara gebedir. Dışarıdan çok ciddi baskılar vardır. Trabzon yeni enerji kaynaklarının tam ortasındadır. Hazar petrolleri, Karadeniz'de çıkarılmaya çalışılan ve olduğu söylenen ve şu anda aranan petrol ve diğer enerji kaynakları. Geleceğin en önemli enerji kaynağı olacak olan hidrojen.
Şimdi Sovyetler Birliği dağılıp, yeni bir dünya oluşmaya başladığında çok umutlandık. Dedik ki; önümüze inanılmaz bir coğrafya çıkıyor, inanılmaz olanaklar var, inanılmaz potansiyeller var. Biz böyle söyledik. Bizi de gaza getirdiler. Trabzon, Doğu Karadeniz almış başını bir anda büyüyecek, zenginleşeceğiz, herkes buraya yatırıma gelecek. İnanılmaz bir jeopolitiğimiz var, var ya dünya bizden vazgeçemez. Biz öyle sanıyorduk bize de böyle söylendi ama hiçbir strateji size bunu sağlamaz. Eğer bu stratejiyi değerlendirebilirseniz bir yere varabilirsiniz. Ama ne yazık ki Türkiye'yi yönetenler, Türkiye'nin geleceğini planlayanlar bu stratejik olanakları birer ciddi projeye, bir zenginliğe dönüştürme noktasında ciddi bir çalışma ortaya koymadı.
Hala burada 10 yıldır Doğu Karadeniz Bölgesi ulaşımını tartışıyoruz, bitmez bu tartışma, niçin bitmez? Çünkü doğru dürüst savunamazsanız, işi doğru dürüst planlayamazsanız bu tartışmayı bitiremezseniz. Zamanında bizler de, uzman arkadaşlarımız da dedik ki; bütün bu coğrafyanın verdiği olanaklardan yararlanmanın yolu ciddi ulaşım projelerinden geçiyor, bunu bir entegre projesi olarak planlamak zorundayız. Ama ne yaptık; doldurduk denizi geçirdik yolu, hem kıyılarımızı mahvettik hem doğamızı mahvettik hem de şehirlerimizi rezil ettik. İnsanımıza denizi kapattık ve şimdi demiryolu yapmaya çalışıyoruz. Böyle yönetilmez ülke. Eğer siz Trabzon'da, Türkiye'de geleceği doğru dürüst değerlendiremeyen bir bakış tarzının; bunda siyasetçi ise siyasetçinin, bürokrasi ise bürokratın, basın ise basının, iş kesimi ise iş kesiminin; hepimizin ortak sorumluluğu vardır. Böyle bir gerçekle karşı karşıyayız. Efendim, Doğu Karadeniz'in sorunları ortaktır. Bize bölgesel proje lazımdır. Nedir bu bölgesel projenin adı? Doğu Karadeniz Kalkınma Projesi (DOKAP) hazırlandı, şimdi nerede bu plan? Yok böyle bir plan! Var ama tozlu raflarda duruyor. BU planın hayata geçmesi mümkün değildir. Eğer bu projeyi ciddi bir bölgesel projeye dönüştüreceksek, devlet buna el atmak zorundadır. Devlet, Güneydoğu Anadolu projesine nasıl sahip çıkıyorsa, Doğu Karadeniz Kalkınma Projesine de sahip çıkmak zorundadır.
Hepimiz biliyoruz Karadeniz Ekonomik İşbirliği, dünyadaki küresel mücadelenin, küresel aktörlerin, dünyayı ekonomik güç yapan güçlerin sabotesine uğramıştır. Çünkü kendi ekonomik alanlarına karşı bir tehdit olarak görmüşlerdir. Ne yazık ki Türkiye'deki siyasi irade bütün bu çabalara engel olamamıştır. Ne yapılmalıdır? Türkiye bir siyasi irade ortaya koymalıdır. Karadenizliler olarak Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Romanya, Gürcistan, Kafkas ülkeleri ve Türkiye; ortak bir irade ortaya koyup, bunu somut bir proje olarak hayata geçirebilmeliyiz.
Önümüzde çok önemli olanaklar var ama bunları kullanacak yerli sermaye gücüne sahip değiliz. Yerli sermayemizin güçlendirilmesi lazım, desteğe ihtiyacımız var. Bizim en büyük desteğimiz Trabzon dışındaki Trabzonlularla ve Trabzon'daki Trabzonluların ortak dayanışması, ortak gücüdür. Bu gücü kurabilir ve sağlayabilirsek bu enerjimizi birleştirebilirsek bir yere gidebiliriz. Bunu hiç unutmayalım, yoksa kendimizi kandırırız. Trabzon'da çok ciddi olanaklar var bunu hepimizin yararına dönüştürmek birbirimiz ile dayanışmadan geçiyor.