Son Güncelleme: 20 Mayıs 2025 22:53:38

ANAYURDUMUZ TRABZON
Feyyaz KUĞU (Mimar)

Trabzon, yaklaşık 2800 yıllık geçmişe sahip bir yerleşim birimi. Bir çok devletin hükmü altına girdiği gibi, çok uzun bir zaman dilimi içinde de kendi devletlerini kurarak tarihte iz bırakmış bir kent.

Trabzon’un kuruluş söylemleri Ege kıyılarındaki site devletlerinden birisi olan Miletos’la (Bugünkü Milet) özdeşleşir. Kıta Hellas’dan (Yunanistan) Dorların baskısıyla Anadolu’nun Ege kıyılarına göçen Ion’luların bu bölgeye kendi adlarını (İyonya) vererek yerleşmiş ve küçük site devletler kurmuş olduklarını biliyoruz. Bu site devletlerden biri de Miletos’dur. Miletos’luların tüccar denizcileri Akdeniz ve Karadeniz’i durmadan dolaştıkları için bu denizlerin kıyılarını çok iyi biliyorlardı. Karadeniz’e açıldıklarında İ.Ö. 785 de Sinope’ye (Bugünkü Sinop) ve İ.Ö. 756’da da Trapezus’a ulaşarak yerli halklara kendilerini kabul ettirip buraları Miletos’a bağlı “koloniler” haline getirdiler. Miletoslular Trabzon’umuzda karaya çıktıklarında kayalar üzerindeki düzlüğü masa biçiminde algılayarak (Muhtemelen Boztepe’nin görüntüsü) burayı kendi lisanlarında “masa” anlamına gelen “Trapezos” olarak adlandırmışlardır.

Böylece Trabzon’umuzun söylence haline gelen isimlerinden birisinin de bu olması gerekir. Miletos’lular koloni haline getirdikleri bu yerleşimlerde yaşayan yerli halka (autochtone halka) kendi kültürlerini, dillerini (Grekçe’yi) kabul ettirdiler.

İ.Ö. İki binlerden Miletos’luların Trabzon’u koloni haline getirdikleri İ.Ö 756’ya kadar geçen zaman aralığında bu bölgeye ait pek az şey bilmekteyiz.

Ancak Trabzon limanının Orta Asya’dan gelen ticaret yollarının son noktası olduğu, Gümüşhane’de çıkartılan gümüş cevherinin de yine bu liman aracılığıyla uzak pazarlara ulaştırıldığı biliniyor.

Kolkhis, (Bugünkü Gürcistan – daha eski tarihlerde İberia diye de adlandırılıyor) bölgesi altın madenleriyle ünlüymüş. Helenlerin Ülkesi’nden (Hellas) İyonya’ya kadar bu bölgenin altınları konuşuluyor olmalı ki, yayılan efsanede Iason komutasında Argo adlı gemiyle altın postunu aramak için Kolkhis ülkesine yaptıkları seyahat anlatıyor. (Argonotların seyahati)

“Altın post” söylencesi, bu bölge akarsularında altın toplamak için uygulanan bir yöntem. Akarsulara serilen koyun postlarına dere yataklarında sürüklenen altın kırıntıları yapışıp kaldığı için altın kırıntıları postu tamamen kaplar. Altın kırıntılarıyla kaplı postu gören bir yabancının, altın toplama tekniğini de bilmiyorsa ülkesine döndüğünde neler anlatacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu olay da kolayca bir efsaneye bürünerek karşımıza “Argonotların altın postu arama serüveni” olarak çıkabilir. Trabzon Miletos’ların kolonisi olduğu süre içinde sıradan bir ticaret limanı olarak kalmış olmalı ki, Helen tarihçi ve asker Ksenophon ‘un ünlü kitabı “Anabasis” “Onbinlerin Dönüşü”nde adı geçinceye kadar tarih sahnesine çıkamamıştır. Ksenophon’un Trabzon tarihi ile olan ilişkisi Pers imparatorluğuyla Atina devleti arasındaki çatışmayla ortaya çıkar. Pers imparatorluğunda Ahamenid sülalesini kuran 2. Kyros’ün (Sirüs) (İ.Ö. 554) kendisinden çok sonra, torunlarından 2. Artakserkses, tahta geçiyor. Ancak küçük kardeşi Kyros’de taht üzerinde hak iddia edince her iki tarafın topladıkları kuvvetler, bugünkü Bağdat yakınlarında Kunaksa’da karşılaşıyorlar. Artaxerxes’in kuvvetleri düzenli Pers ordusunun askerleriydi. Genç Kyros’un ağabeysiyle mücadele etmek için Atina’dan Sparta’dan paralı askerlerden oluşan (mercenaires) bir kuvvet toplamıştı. Kuvvetlerinin başında Spartalı general Klearchus bulunuyordu. Kyros’un toplama askerleri bu savaşta yenildiler ve dört bir yana dağıldılar. Kyros’un askerleri arasında Atina’nın asil ve zengin ailelerinden ve ünlü düşünür Sokrates’in öğrencilerinden Ksenophon da vardı. Ksenophon bu sefere bir savaş gözlemcisi olarak katılmıştı.

Ksenophon dağılan Atina’lı askerleri toplayıp (belgelerde “On bin Asker” olarak söz ediliyor.) başlarına geçip onları ana vatanlarına döndüreceğine dair söz veriyor. Kuzeye Anadolu’ya doğru ilerleyip, Mezopotamya’yı geçiyorlar, Anadolu topraklarına giriyorlar. Daha sonra Erzurum ve Gümüşhane’yi geçip Trabzon’a ulaşıyorlar. Burada kendi kültürlerinden olan, kendi dillerini konuşan insanlarla karşılaşmaları onları bir hayli sevindiriyor olsa gerek. Böylece Trapezus adı tarih sahnelerine ikinci kez çıkmış oluyor. Ksenophon’un yazdığı “Anabasis” adlı kitabında: Lidya’nın başkenti Sardes’ten yola çıkışlarını, savaş alanına kadar yol alışlarını, savaşı ve savaştan sonra Trapezus’a varışlarını anlatır.

Aradan uzun bir zaman geçmeden Anadolu toprakları bu kere Makedonya kralı Büyük İskender’in (İ.Ö. 356 – 323) iştahını çekmiş olacak ki, Perslerle boy ölçüşmek üzere büyük bir kuvvet toplayarak Anadolu topraklarına geçiyor. Antakya’da Payas nehri kıyılarında Issos’da Pers ordularını ikinci kez yeniyor. Artık önünde hiçbir engel kalmadığını bilerek Hindistan’a kadar bütün toprakları işgal ederek ilerliyor. Ancak İ.Ö. 323 yılında Babil kentinde 33 yaşında hayata gözlerini kapıyor. Geriye muazzam imparatorluğunu yönetecek varisi olmadığı için, generalleri arasında büyük bir mücadele başlıyor. Uzun süren mücadele sonunda imparatorluk İskender’in generalleri arasında bölünüyor. Batı dillerinde bu mücadeleye “D i a d o c h i” adı veriliyor. (İngilizcesi Successors – izleyiciler – halefler anlamına geliyor), Generallerin mücadelesi 40 yıl sürmüş ve bu zaman içinde imparatorluğun çeşitli bölgelerine hakim olmuşlardır.

Büyük İskender’in ölümünden (İ.Ö.323) Roma İmparatorluğu’nun İ.Ö. 30 yılında Mısır’ı fethettiği tarihe kadar geçen 293 yıllık zaman dilimine tarihçiler “Helenistik Çağ” adını verirler. Helenistik Çağ, Akdeniz havzasından Orta Asya’ya kadar yayılan bölgede, özellikle sanatlarda ve kültür alanında tarihe damgasını vuran bir dönemi dile getirir. Anadolu, Pers hakimiyeti altında uzun süre sulh ve sükun içinde yaşamıştı. Büyük İskender’in Perslerle savaşmak için Anadolu’dan geçerken arkasında bıraktığı kargaşalıktan Anadolu insanı bir hayli rahatsızlık duymuştu. Yerli halk, Perslerin Satraplıklarının (Valiliklerinin) yönetim biçimlerini özlüyorlardı. Başlarına Pers asıllı bir yönetici bulan yerli halk Anadolu’nun çeşitli yerlerinde küçük devletler kurmaya başlıyorlardı. Bu devletlerden biri de adını (Karadeniz’den alan) Pontus devletiydi.

Pontos Euxinos; eski Yunanca’da “Grekçe’de” Kasvetli, Karanlık Deniz anlamına geliyor. Charles King’in “Karadeniz” adlı kitabında Karadeniz’in çeşitli dillerdeki adlarını da öğreniyoruz. Yunanca diğer adı More Thalassa, Bulgarca ve Rusça’da Çerno More, Romence Marea Neagra, Ukraynaca Çerno More. Gürcüce Şavi Zğva. Asırlar boyu, denizciler fırtınalı sularına açılmaktan korktukları veya belki de derin sularının karanlığı yüzünden bu adlar verilmiş bizim Karadeniz’imize. Pontos Krallığı da Pontos – “Deniz” ismini alarak tarih yüzüne çıkıyor. Pontos’un kuruluş tarihi şöyle gelişiyor. Antik çağda adı Kios olan (Yunanca adı Khios olan Sakız adası ile karıştırılmamalı) bugünkü Gemlik’te İskender’in generallerinden biri olan Anthigonos’a bağlı olarak hüküm süren Pers satraplarından Mithradates Kios İ.Ö. 302 tarihinde ölüyor. (Kios’lü Mithradates,) Yerine geçen oğlu Mithradates Ctises Anadolu’da yaşanan kargaşalıktan yararlanarak, yanına aldığı askerlerle kuzeye doğru yola çıkıyor. Ilgaz dağlarını aşıp Amasya’ya ulaşıyor. Durumu uygun görüp yerli halkın desteğini de alınca Amasya’yı başkent yapıp Pontus devletinin kurucusu oluyor. Pontos daha önce gördüğümüz gibi “Deniz” anlamına geliyor. Mithradates sözcüğü Pers dilinde “Mithra” dan geliyor. Mithra Perslerin güneş tanrısı. Mithradates, Mithra’nın verdiği, sunduğu, kulu anlamına geliyor. Hüdaverdi gibi.

Pontos devletinin kurucusu 1. Mithradates İ.Ö. 302 – 266 yılları arasında hüküm sürüyor. Daha önce Pontos kentine hakim olanlar ve burayı kendilerine koloni yapan Miletos’lular, burada bir devlet kurmayıp deniz anlamına gelen pontosu Trapezus’la özleştirmişlerdi. Yani kenti koloni olarak kullanmışlardı. Amasya’dan Trabzon’a geçip buraya Pontos adını vererek krallığının başkenti yapan Mithradates Ctises aynı zamanda imparatorluğun kurucusu da oluyordu. Pontos devleti giderek genişliyor, kıyı şeridindeki Yunan kolonileri de kendi hudutları içine alınıyordu. Bu süreç içinde Pontus ile çağdaşı ve sınırdaşı Roma imparatorluğu oldukça iyi ilişkiler içinde yaşıyorlardı. Ancak Pontos devleti dışında gelişen bir olay bu dostluğu bozuyor. Pontos kuvvetleri Roma’nın egemenliğinde olan komşuları Bithinia’nın topraklarına giriyor. Böylece Roma ile Pontus krallığı arasında 25 yıl sürecek ve tarihe Mithradatik savaşları olarak geçecek olan savaşlar başlıyor. Mithradatik savaşları Roma yönetimini yıllarca meşgul etmiş savaşlardır. Güçlü Roma kuvvetleri Pontus karşısında kesin bir sonuca varamamışlardır. İki devlet arasında yapılan savaşlar sonuçsuz kalmıştır. Sonunda Roma Senatosu, ünlü komutan Julius Caesar’a Pontos devletini ortadan kaldırma görevini vermiştir. Caesar İ.Ö. 47 yılında Zela’da (Bugünkü Zile) 2. Pharnak komutasındaki Pontos kuvvetlerini yeniyor, böylece Pontus krallığı tarihe gömülüyor. Romalı komutanın kazandığı bu zafer Roma için bir hayli önemli olmalı ki, Ceasar savaştan sonra bir kağıda Roma Senatosunu aşağılayan bir tavırla “Veni. Vidi. Vici” (Geldim. Gördüm. Yendim) diye yazıyor ve bu notu bir ulak aracılığıyla Roma’ya gönderiyor.

Böylece artık Anadolu’da Büyük İskender’in izleri siliniyor ve Roma imparatorluk dönemi başlıyor. Roma Küçük Asya topraklarını bir prokonsülle yönetiyor. Bu dönem Anadolu halkı için bolluk ve güven içinde geçen bir dönemdir. Şehirler yerel meclisler tarafından yönetiliyorlar, eyaletlerin büyük meclislerine de temsilci gönderiyorlar. Eyaletlerde yönetici olarak Roma’lı bir vali bulunuyor. Bu topraklar üzerinde yaşayan nüfus, her dönemde olduğu gibi kozmopolittir. Yani dünya vatandaşıdır. Aynı adli ve yasal düzen içinde Roma kimliğini ve hukukunu paylaşıyorlar ancak Helen (Yunan) kültürünün ağır bastığı bir ortamda yaşıyorlardı.

İ.S. 285 yılında imparator Diocletianus Roma imparatorluğu yönetiminde yeni bir düzenleme yaptı; hukuk önünde Latince konuşanlarla, Helence (Yunanca) konuşanların yargılanma biçimlerini ayırdı. Bu arada Yunan kültürünün ağır bastığı Trabzon, Romalıların diğer Yunan sömürgelerinde yaptıkları gibi “Serbest şehir” unvanını ve imtiyazını korudu. Artık Trabzon, Romalılar için doğuda bir üs ve ticaret merkezi haline gelmişti.

Öte yandan, İ.S. 330 yılında Büyük Konstantin bugünkü İstanbul Boğazı’nda kendi adını vererek Roma’ya rakip bir kent kuruyordu. Konstantinapolis, (330 yılından 1453 yılına kadar Doğu Roma İmparatorluğu’nun ya da Bizans’ın başkenti olarak 1123 yıl ayakta kalmasını bilmiştir. Küçük Asya’nın yönetiminde ve yasaların uygulanmasında Roma gelenekleri hakim durumdadır. Ancak Yunan kültürü ve lisanı bu topraklarda daha ağır basmaktadır. 7. Yüzyılın başlarında Bizans imparatorluğu yalnız Anadolu’ya değil, Suriye’ye, Mısır’a, Sicilya’ya, Balkanlar’a, İtalya’nın büyük bir bölümüne hükmetmektedir.

Bu arada Trabzon, Avrupa’dan Orta Asya’ya kadar uzanan ünlü “İpek yolu”nun kavuşma noktasıdır. Roma hakimiyetinden sonra Doğu Karadeniz Bizans yönetimine girmiş, islam’ın yayılma döneminde Bizansla Araplar arasında el değiştirmiştir.

Pontus’un kaderi 4. Haçlı Seferi’nde değişti. 1200 – 1204 yılları arasında gerçekleşen 4. Haçlı Seferi kalabalığı Mısır’a doğru yol alırken Bizans’ta isyan çıktığı haberini alıyorlar. Kargaşalıktan yararlanmak isteyen kalabalık hedefini Bizans’a doğrultuyor. Bizans’ı işgal ediyorlar ve yağmalıyorlar. Böylece kısa bir süre için “Latin Konstantinopolis” imparatorluğu ortaya çıktı. Bu olayların öncesinde Bizans imparatoru Andronikos Komnenos 1185 yılında öldürülüyor. Andronikos’un iki torunu Aleksius ve David anneleri Rusudan ile Doğu Karadenize doğru kaçıp Trabzon’da yerleşiyorlar. Şehrin sakinleri onları “Megas Komnenos (Büyük Komnenos’lar) olarak büyük bir saygıyla karşılıyorlar. Böylece Trabzon İmparatorluğu kurulmuş oluyor. 1204 – 1461 yılları arasında Karadeniz’in bu bölgesinde hüküm sürecek olan yeni imparatorluk, bugünkü Sinop, Rize, Artvin, Gümüşhane, Bayburt’u içine alan bir bölgeyi kontrol ediyordu. 13. yüzyıla gelindiğinde imparatorluk sınırları Kırım’a kadar uzanmıştı. İmparatorluk devamlı olarak Konya sultanlığı ile mücadele halindeydi, mücadelesini daha sonra Osmanlılarla da sürdürecekti. Varlığını sürdürebilmek için karşıtlarını birbirlerine düşürerek ya da kız alıp vererek akrabalık ilişkilerine giriyorlardı.

İmparatorluğun ömrü 1462 yılına kadar devam ediyor . Bu tarihte Fatih Sultan Mehmet Trabzon imparatorluğunu Osmanlı topraklarına katıyor. Şehrin nüfusunu Türkleştirmek ve İslamlaştırmak için yoğun bir göç planı uygulanıyor. Civar kent ve kasabalardan Türk, Müslüman nüfus Trabzon’a kaydırılıyor.

Trabzon’da yerleşik Rum (Doğu Roma vatanında yaşayanlara Arapların verdikleri ad, biz de onlardan alıp Anadolu’da yaşayan Helen vatandaşlarımızı Rum olarak adlandırıyoruz) vatandaşlarımızın bu kent üzerinde bıraktıkları izler yavaş yavaş silinerek bu günlere kadar gelebilmiştir. Benim “Rum Burjuvalar” diyeceğim Rum tüccar, armatör ve bankerler yakından gezip gördükleri Avrupa’nın ve Rusya’nın bütün güzelliklerini şehrimize taşımasını bilmişlerdir. Trabzon, sokaklarıyla, köşkleriyle, yazlık konaklarıyla ve iş hanlarıyla her hangi bir Batı şehrinin 19. yüzyıl görüntüsüyle eşdeğerdeydi. Çok iyi değerlendiremem ama bu kentimizin görüntüsü 1960’lara kadar gelebildi. O tarihten sonra kentimizin yönetimini ellerinde tutan kırsal kökenliler, Trabzon’umuzdaki nice güzellikleri bir sineği ezer gibi ezip yok ettiler. Bakın bir İstanbul sevdalısı olan Çelik Gülersoy bu kent yıkıcılar için neler diyor,

“20 – 30 yılda oluşmuş olan kalabalıkların düzeyi Avrupa şöyle dursun, Balkan şehirlerinin bile dokusundan çok daha geridedir. İstanbul’da (Ben Trabzon’da diyeceğim) toplu bir şehir bilinci oluşmamıştır. Her grup, geldiği yerlerin alışkanlıklarını ve değer yargılarını sürdürmeye ve kendisini Trabzonlu değil, geldiği yerli olmayı sürdürüyor. Trabzonlu olmak, kurulduğundan beri ya da on beş göbektir bu şehirde oturuyor demek değildir. Trabzonlu olabilmek hala dört şey demektir: Dilini, giysisini, evini ve çevresini düzeltmek. Trabzonlu olmak isteyen ve de olan bütün yeni hemşehrilerime selam! Neden mi? Trabzon’u sevmek adam olmayla biraz eşanlamlı da ondan.

Trabzon 2015 Dergisinden

Yayınlanma Tarihi : 20 Eylül 2015

“Osmanlı 1912’de Opera binası yaptı, yol genişleteceğiz diye yıktık, içimiz acıyor”

7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde Trabzonlular siyasi partilerin projelerini şehrin geleceği açısından nasıl değerlendiriyor? Kamuoyundaki Trabzon algısı gerçeği ne kadar yansıtıyor? Futbolda iddialı bir şehir olması ve zaman zaman yaşanan şiddet olayları Trabzon’un kültür, sanat, spor, siyaset alanındaki değerlerini gölgede mi bırakıyor? Doğa ve turizm potansiyeli, popülist projelerde yeterince önemsenmiyor mu? Bunları 1976 yılında kurulan ve 10 yıldır düzenlediği Her Yönüyle Trabzon Etkinlikleri ile Trabzon’un yeterince tanınmayan kültür, sanat tarih ve folklor değerlerini ülke gündemine taşımasıyla dikkat çeken Trabzon Vakfı’nın başkanı Bilgin Aygül’e sorduk.

Trabzon’da sanayi zor, lojistik üs ile spor, kongre ve kültür turizmi altyapısı var

Bilgin Aygül: Bugün Trabzon’un en önemli sorunlarından biri ekonomik altyapıdaki yetersizlik. İstihdam ciddi bir sorun. Dışsal ekonomiler olmadığından, bölge bir sanayi kenti olmaya altyapı olarak elverişli değil. Ama bir ticaret, eğitim, spor, kongre turizmi, bir kültür, tarih turizmi konusunda ciddi bir altyapı vardır. Hep 4 bin yıllık bir kentten bahsediyoruz. Dolayısıyla bu mimari olarak da geçirdiği başkent süreçleri ile de kente farklı bir doku kazandırmıştır.

Uygarlıklar inşa edilmiş bir kent ve turizm altyapısı gerçekten çok güçlü. Bu korunarak, bir turizm kenti olabilir. Trabzon mavi endüstri ile barışık, denizi kullanan bir sanayi altyapısına kavuşabilir. Ama Trabzon’da gerçekten hem tarım, hem sanayi zordur. Ancak tarıma dayalı yani fındığa, çaya, fındığı iç fındık olarak değil de çikolata olarak veya onu türevlendirerek işleyerek satmak, Trabzon’a ciddi bir katma değer kazandırır.

Trabzon aynı zamanda bir lojistik üs olabilir. Ama Türkiye’de her il için, Batı’daki gibi, bölgesel kalkınma stratejileri oluşturulmalı. Mesela, Urfa neden bir tarım fuarının merkezi olmasın. Bugün kendi ilgi alanım olan fuarcılığın amiral gemisi Avrupa’dır, Almanya’dır. Her kentte farklı bir fuar yapılır. Aynı fuarı iki kentte göremezsiniz. Dolayısıyla Trabzon, balıkçılık sanayiinin geliştirildiği, belki balıkçılık fuarının, hem balık avcılığı hem balık işleme sanayiinin geliştiği bir fuar altyapısına kavuşabilir. Belki bu genel seçimde bütün illerin ihtisaslaşabilecekleri sektörler seçilip, mesela Mersin bir lojistik üstür, Trabzon da bir lojistik bir üstür, bunlar geliştirilebilir. Buna yönelik yüksek okullar, gemicilik, yat kullanımı ile ilgili kurslar açılabilir, makine tamiri v.s. konularında yüksek okullarda eğitim verilebilir.

Trabzon gerçekten bir Davos olabilir, bir sorgulama konferansıyla öncelikleri çıkarılmalı

Trabzon da Türkiye de komşu ülkeleri düşündüğünüz zaman, çevrede parlayan yıldızlar. Hem Türkiye, hem de kentimiz. Dolayısıyla Trabzon’un iyi bir sorgulama konferansıyla hangi konularda ihtisaslaşabileceği çıkarılmalı. Ama profesyonel, dünyayı tanıyan insanlar tarafından yapılmalı. Yapılan sorgulama konferanslarının birçoğundan enterasan şeyler çıktı. Trabzon belirli sanayilerde gelişsin deniyor. Trabzon tarıma sanayi dışında, o da iki üç, gelişme şansına zaten sahip değil.

Ama Trabzon gerçekten bir turizm merkezi olabilir, bir Davos olabilir. Kongre turizminin gelişebileceği bir kent olabilir. Kruz turizmi geçtiğimiz yıl çok iyiydi. Kruz turizminin Trabzon’daki altyapısı geliştirilebilir. Ama tabii bunu yapıyorken şehirde kalan yapılar korunmamış.

Türkiye’de bugün turistlerin en çok gittiği iki yer var. Biri Kuşadası, Selçuk’ta Efes Harabeleri’ni görmeye gidiyorlar. Diğeri İstanbul, gelenlerin yüzde 98’i Ayasofya’ya gidiyor. Biz de Trabzon’da Ayasofya gibi bir mekanı camiye çevirdik, turizmden kopardık. Sümela gibi bir yeri doğru dürüst restore edemedik. Bunlar bizim içimizde kalan üzüntüler.

Brezilya’daki dans okulları gibi Trabzon’da futbol okulları yaygınlaştırılabilir

Seçimlerde genel Türkiye popülist politikaları paylaşılıyor. Ben daha popülist politika yapacağım diyerek Trabzon es geçiliyor. Trabzon futbol okullarının, Brezilya’daki dans okullarının olduğu gibi, futbol okullarının olduğu bir altyapıya kavuşabilir.

1976 yılında kurduğumuz Trabzon Derneği ve 1986’da kurduğumuz Trabzon Vakfı ile yöremiz insanı için bir nevi lobicilik faaliyetleri yaptık. İhtiyaç sahibi öğrencilere burs vermekten Trabzonspor’a yardıma, sel gibi doğal felaketlerde zarar görenlere yardımdan, Kıyı Koruması alanındaki projelere kadar onlarca, yüzlerce projeye ve yayınlara imza attık. Sivil toplum kuruluşu ölçülerinde belirli sınırlılıklarımızla tabii.

Trabzonlular ülkelerini seven insanlardır ama bu hoşgörü ve çok seslilikle olmalı

Trabzon son zamanlarda belirli odakların desteği ile farklı anılmaya başlandı. Trabzonlular ülkelerini seven insanlardır ama bu sevgi ve hoşgörü ile çok seslilikle olmalı.

Trabzon ortaçağ demokrasini yaşandığı bir kenttir. Maalesef kurgularla, Trabzon neredeyse tetikçilikle anılır hale gelmiştir. Özellikle son 15 yıldır. Bu hepimiz için üzüntü kaynağıydı. Biz Trabzon’un imajını cilalamaya falan çalışmıyoruz ama Trabzon, ressamıyla, şairiyle, yazarıyla, sporuyla, bürokratıyla, yaşamın her alanındaki değerli insanlarıyla, doğaya karşı verdiği mücadeleyle, o eşsiz doğanın yarattığı güzel insanlarıyla farklı bir konumda. Her Yönüyle Trabzon Etkinlikleri’nde bunları tanıtmak, göstermek istedik. Diğer illere de öncülük yaptık. Bu güzel oldu.

Trabzon Vakfı, Trabzon Salnameleri'nin 22 cildini çevrimyazı ve tıpkıbasımla yayımladı.

Osmanlı Trabzon’da 1912’de Opera binası açtı, biz 1958’de yol genişleteceğiz diye yıktık, içimiz acıyor

Trabzon’un kesinlikle operaya ihtiyacı var. Opera çağdaş yaşamın bir gerekliliği. Yemek gibi bir gerekliliği. Siz insanları Ortaçağ‘a çekerseniz, böyle bir gereklilik olduğunu düşünemezsiniz. Osmanlı, Osmanlı diye bugün heryerde bağırıyoruz. Hepimizin saygı duyduğu Osmanlı, 1912’de İstanbul’dan sonra ikinci Opera binasını Trabzon’da yapmıştı. Onu biz, yol genişleteceğiz diye yıktık. Şimdi o yol da trafiğe kapatıldı. Çok büyük bir şans. Eğer o binanın aynısını yaparsak, tarihe saygımızı, o dönemin insanlarına saygımızı ortaya koyarız. Ama bizim hakikaten içimiz acıyor.

O binanın yeri şu anda boş. Yolu da kapattılar. O bina orada yapılmalı. Bir Trabzon müzesine ek olarak o tarihi binanın da ortaya çıkması geçmişe de saygıdır.

Şike konusunda geriye baka baka önümüzdeki çukura düştük

2011’de gerçekten şampiyon olduk, hakkımız yendi. Bu kupayı almak için mücadele etmeliyiz. Ama geriye bakarak hiçbir sonuca varamayız. Önümüzdeki çukura düştük. Biz geriye baka baka önümüzdeki çukura düştük. Trabzonspor’un geleceğini kurgularken 400 trilyon borçla, nereye gittiği belli olmayan bir yapıyla karşı karşıyayız. Trabzonspor’da saygı kalmadı. İnsanların Trabzonspor’a saygısı kalmadı. Trabzonspor, Anadolu’nun, Diyarbakır’dan İstanbul’a, Muğla’dan Samsun’a kadar amatör takımların lideriydi, öncüsüydü, gözbebeğiydi. Ama şimdi Trabzonspor artık tamamen popüler yapıda, ona buna laf atan, günü kurtarmaya çalışan bir takım halinde. Trabzonlu bir tane futbolcu kalmamış, altyapı kalmamış.

Devrim Hacısalihoğlu
Euronews

http://tr.euronews.com/2015/06/01/osmanli-trabzonda-1912de-opera-binasi-yapti-biz-1958de-yol-genisletecegiz-diye/

Yayınlanma Tarihi : 2 Haziran 2015

Beşinci Kuruluş Yemeği

Platformumuz, 15 Mart 2015 tarihinde Göksu Restaurantta 5. kuruluş yılı nedeniyle müzikli yemek düzenlemiştir.

Yemeğe Trabzonlu hemşehrilerimizle birlikte başkentteki STK başkanları da katılmıştır.

Vakfımızın TSM koro şefi Sayın Selçuk Aygan, taverna müzikte Aliosman ve kemençeci Yaşar Tepe'nin sahne aldığı yemekte kuruluş kutlaması için tüm üyeler ve konuklarla yaş pasta kesilmiştir.

Yayınlanma Tarihi : 20 Mart 2015

Başkent´te Kadın Platformu!

Ankara’daki Trabzon Vakfı'na bağlı olarak çalışan Kadın Platformu, 5’inci kuruluş yıldönümünü kutladı. Kutlamaya CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı.

Platformun Başkanı Yüksel İskender Aksu bir Yomra kadını. Uzun yıllardır Ankara’da. Şimdi bu gönüllü işi yapıyor. Hem de çok başarılı. Aksu Trabzon’un kadınla ilgili her türlü faaliyetinde yer alıyor. Platform öğrencilere burs veriyor. Trabzon kadınlarının sorunlarını seslendiriyor, geçmişle gelecek arasında köprü kuruyorlar. Trabzon’da Osmanlı’dan Cumhuriyet'e kadının olduğu her alanda yaşananların belge ve bilgisini topluyor, sempozyumlar düzenliyorlar.

Kadın Platformu, Trabzon’da kadının siyasette etkin olmasıyla ilgili de çalışmalar yapıyor. Özellikle yılın belli aylarında kadın sorunlarıyla ilgili tartışma platformları düzenlemesi de Trabzon’un derin kadın kültürüyle ilgili gelişmelerin gün ışığına çıkmasına vesile oluyor.

Kadın Platformu'nun 5’inci yaşını kutluyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz.

http://www.trabzonajans.com/trabzon/baskentte-kadin-platformu-h21909.html

trabzonajans.com 17 Mart 2015 Saat: 11:49

Yayınlanma Tarihi : 17 Mart 2015

Röportaj: ‘SON PROVA!’
Bilgin AYGÜL
Trabzon Vakfı Başkanı

18 Şubat 2015 TAKA

http://takaonline.com/roportaj/son-prova/

Trabzon Vakfı Başkanı Bilgin Aygül, 9’uncusu yarın başlayacak ‘Her Yönüyle Trabzon’ Günleri Öncesinde Taka’ya konuk oldu:

Dünyayı Bilen Adam

Bilgin Aygül. Trabzon sevdalısı bir değer o. Ankara’da Siyasal Bilgiler fakültesini bitirdi ama Kaymakam olmadı, Valiliği istemedi. O dünyayı bilmek istedi ve bunu da başardı. Tam 41 ülkede fuarlar açtı. Ankara’da bulunduğu dönemde Trabzon ile dertlendi. Trabzon Kültür Derneği’nin Trabzon Vakfının yönetimlerinde yer aldı. Aygül, bilgi birikimi, Trabzon’un değerlerini kucaklaması ve Kültür varlıklarını koruması anlamındaki çabaları ile kendini Vakıf Başkanlığında buldu. Ve Aygül düğmeye bastı. Trabzon’u Ankara’ya taşıdı. Güçlü bir ekiple birlikte Her yönüyle Trabzon etkinliklerini gerçekleştirdi ve binlerce insan Atatürk Kültür merkezinin koridorları ve salonlarını doldurdu. Türkiye’de bir ilki başaran adam oldu aynı zamanda. Tam 9 yıldır kendisiyle etkinlikler öncesinde konuşuyoruz. Bu yıl farklı sorularımız oldu ve önemli cevaplar verdi. Bu cevapları verirken de Trabzon sevdasını ortaya koydu:

Karadan Havadan Köln’e

TAKA: Sayın Başkan, 9’uncu “Her Yönüyle Trabzon” etkinlikleri hayırlı olsun. Bu etkinliklerin 10’uncusu Almanya’da olacak, bunu müjdelediniz, neler söyleyeceksiniz?

BİLGİN AYGÜL: Evet “Her Yönüyle Trabzon” etkinliklerini ilk günden beri düşündüğümüz ancak bir türlü gerçekleştiremediğimiz Almanya ya taşıyoruz.24 28.Şubat.2016 tarihlerinde Kentimizi her yönüyle tanıtmak, paylaşmak üzere çalışmalara başladık. Hedefimiz yalnız hemşerilerimiz, vatandaşlarımız değil aynı zamanda 178başta Almanlar olmak üzere tüm Avrupalılar. 2016 yılı bizler ve bu proje için farklı bir anlam taşıyor.2016 yılı “Her Yönüyle Trabzon” Etkinliklerinin 10.Yılı, Trabzon Vakfının Kuruluşunun 30.Yılı, Trabzon Derneği’nin Kuruluşunun 40.Yılı aynı zamanda Trabzon un fethinin 555.Yılı, Başta Trabzon, Doğu Karadeniz olmak üzere Türkiye’den Almanya ya göçün 55.Yılı Düşüncemiz 555 kültür ve sanat insanı ile İstanbul’dan Köln’e trenle ulaşmak ayrıca Trabzon dan özel bir uçak kaldırmak. Projeyi yine başta Trabzon Belediyesi, Valiliği, Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği, Doğu Karadeniz İhracatçı Birliği, Trabzon Basını, Sivil Toplum Örgütleri kısacası Trabzon un tüm aktörleri ile birlikte yaşama geçireceğiz. Projemizin kurgusu çok değişmeyecek ancak kültürel faaliyetler, konserler, söyleşiler, dinletiler, sergiler daha ağırlıklı olacak. Projeyi Avrupa Trabzon Dernekleri Federasyonu ile birlikte organize etmeye çalışıyoruz. Destek olacak fikirlere, kuruluşlara kapımız açık hep birlikte Trabzon’u en iyi tanıtmak ve sonuç almak istiyoruz. İnanıyoruz ki yöresel kültürü bilmeyen, ulusal kültüre ve evrensel kültüre evrensel değerlere ulaşamaz.

Trabzon İnsanı Bizi Hep Destekledi

TAKA: Sayın Aygül, kendi özel işlerinizden kısarak Vakfı bir marka yaptınız oysa Vakıf köşede unutulmuştu, nasıl başardınız?

BİLGİN AYGÜL: Bu görüşe katılmıyorum, Derneğimiz ve Vakfımız Yöremize ve yöremiz insanına hizmette hep önde olmuştur ancak bu etkinlik popüler oldu ve yüz binleri kucakladı, ayrıca diğer illerde örnek alınca çok konuşulur hale geldi, konu Trabzon ise niyetiniz de iyi ise marka olmak, başarılı olmak zor değil Trabzon gibi güzel bir kent ve bu güzel kentin insanlarının desteği işin önemli kısmı.

Kent Üzerine Oyunlar Oynandı

TAKA: Sizin bu etkinliklere başlama döneminizin Trabzon’da Hırant Dink, Rahip Santora, Prof. Dr. Saadettin Güner, Doç.Dr. Hicabi Cındık cinayetlerinin yaşandığı döneme denk geliyor. Tam da bunların ardından yaptınız etkinliği, sonuç aldığınızı düşünüyor musunuz?

BİLGİN AYGÜL: Bu soruya benim cevap vermem çok doğru olmaz sanırım ama etkinliği gezen insanlarla yapılan anketler kalan tortunun çok pozitif olduğunu gösteriyor.

Trabzon üzerinde uzun zamandan beri bir oyun oynanmaya çalışılıyor bunu üzülerek belirtmek zorundayım. Bizler değerlerine bağlı, saygılı insanlarız, iyi niyetimiz suistimal edilerek rahat kullanılıyoruz. Bu olumsuz yönlendirmelere karşı duyarlı olmalıyız.

Tarihinde çok sesli, çok renkli uygarlıkların yaşandığı başkent kültürünü tatmış bir kentin kendisiyle barışık olması gerekir.

Süreç Olumluya Döndürülmeli

TAKA: Sevgili Başkan, Dünyanın bütün kıtalarına gittiniz. Irak’ta, İran’da ve Almanya’da fuarlar yaptınız. Türkiye’ye bakış açıları nasıl?

BİLGİN AYGÜL: Yalnız o ülkelerde değil, 41 ülkede ticareti geliştirme faaliyetlerinde bulundum, fuarlar, ticaret heyetleri, konferanslar düzenledim, maalesef özellikle komşu ve çevre ülkelerde sıkıntılı bir süreç başladı bize karşı. Dış politika iç siyaset malzemesi olmamalı umarım süreç en kısa zamanda olumluya döner.

Almanya’nın Provası Olacak

TAKA: Ankara’daki etkinliklerin ana teması kültür. Sanatçı anlamında kültür anlamında sürpriz var mı?

BİLGİN AYGÜL: Sürpriz anlamında bir şey yok ama birbirinden değerli büyük keyifle dinleyeceğimiz yeni konuşmacılar var bu yıl. Almanya’dan kardeş şehrimiz Dortmund Belediyesi katılıyor. Sergilerimiz, konserlerimiz, yöresel mutfağımız, ürünlerimiz, el sanatlarımız, defilelerimiz, Horonumuz, kolbastımız bizlerle dört gün Ankara’yı coşturacak.

Bu yıl Almanya’nın bir provası olacak ama Almanya için çok sürprizimiz var yine öncü bir projeye imza atarken çok ses getireceğimizi düşünüyoruz.

Trabzon’un Değerleri Her Şeyin Üzerinde

TAKA: Siz aynı zamanda turizmi çok önemsiyorsunuz, Trabzon’un tarihini ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz fuar turizme katkı yapıyor mu?

BİLGİN AYGÜL: Gerçekleştirdiğimiz etkinliğin ilk yılından beri yöremiz turizmine ve yöremiz insanına çok olumlu katkı yaptığı ortada Trabzon’a Ankara’dan gelen turist sayısındaki artış en önemli göstergesi olsa gerek. Trabzon önemli bir alternatif turizm merkezi olabilir çok şey yapmaya gerek yok, koruyalım yeter doğası, kültürü bu kadar zarar gören kaç kent vardır diye merak ediyorum. Geçmişte Trabzon’u Trabzon yapan değerler, insanlar bize güzel bir kent bırakmışlar doğası, tarihi, kültürü, mimarisi, sanatı, insanı ile ama maalesef bizler bu fırsatı ganimet gibi yedik oysa bu kent torunlarımızın emanetiydi bizlere..

Alternatif turizm için Trabzon bulunmaz bir kent Doğa, Tarih, Kültür, Kongre, Cruise, Spor, Eğitim, Sağlık gibi alanlarda büyük potansiyele sahip ancak alt yapıdan önce mevcudu korumak ve değerlendirmek gerek. Trabzon’un ve bölgenin ekonomik yapısını hareketlendirecek, sosyal refahı artıracak birinci sektör turizmdir bunun bilincinde olmamız gerekir.

Büyük Ödül Haşim Karpuz’un

TAKA: Trabzon Vakfının sizin Başkanlığınız sürecinde yaptığı kültürel etkinliklerden söz eder misiniz?

BİLGİN AYGÜL: Ben 11 yıldır Trabzon Vakfı Başkanıyım ama Trabzon Derneğinin ve Vakfının kuruluşundan beri hep içinde yönetiminde bulundum. Neler yapıyoruz: Kadın Platformu çok güzel ve anlamlı projelere imza atıyor, Türk Sanat Müziği ve Halk Müziği Koroları ,Fotoğraf Kulübümüz,Resim Atölyemiz, Lisan Kurslarımız,Folklör Kurslarımız çalışmalarını sürdürüyor.Temel Çağlayan Trabzon Araştırmaları Kitaplığı,Trabzon’la ilgili dergi ve kitapların bulunabileceği bir ihtisas kitaplığıı olarak hizmet vermeye devam ediyor. Sabahattin Sağıroğlu Okuma Salonu yöresel basının takip edilebileceği Trabzon sohbetlerinin yapıldığı bir buluşma yeri oldu.Ahmet Yıldız Konferans Salonu ayda iki kez Yöremizle ilgili panel ve söyleşilere ev sahipliği yapıyor.Yöresel mutfağımız yanlız hemşehrilerimizin değil Ankaralılarında ilgi odağı oldu.Lokalimiz,oyun salonumuz özellikle emekli hemşehrilerimizin buluşma noktası oldu. Çalışmalar sergiler, konserler, dinletiler, söyleşiler ve gezilerle taçlandırılıyor. Trabzon Salnameleri 23 cilt, Trabzon Basın Tarihi 4cilt olarak yayınlarımız arasında yerini aldı dergi, kitap yayınlarımız sürüyor. Her yıl 60 öğrencimize burs veriyoruz. Aralıksız olarak 39 yıldır 24 Şubatta geleneksel kurtuluş balosunu yapıyoruz. Her yıl verdiğimiz “Sabahattin Sağıroğlu Trabzon’a Hizmet Ödülü” jürisi bu yıl ödülü Trabzon’a yönelik araştırmalarından ve çalışmalarından dolayı Prof. Dr. Haşim Karpuz’a verilmesini kararlaştırdı.

Değerlerini Yaşarken Bilmeliyiz

TAKA: Trabzon Ali Rıza Uzuner gibi, Recep Kızılcık gibi, Ali Osman Ulusoy gibi değerleri kaybetti ve Necmettin Karaduman valimiz hasta. Değerleri yaşarken neden önemsemiyoruz?

BİLGİN AYGÜL: Maalesef son bir yılda birçok Trabzon Sevdalısını başka bir deyimle kent belleklerini kaybettik bu isimlere geçtiğimiz hafta Mustafa Kemal Sayıl da eklendi sevindirici bir haber Sayın Necmettin Karaduman’ın sağlığı iyiye gidiyor. Bu isimlerle geçmişte çok yakın çalıştım. Trabzon onlar için bir tutkuydu ve o tutkuyu yaygın bir hastalık gibi çevrelerine bulaştırdılar. Onlar gibi kaybettiğimiz Trabzon sevdalılarını rahmet ve minnetle anıyorum. Sayın Necmettin Karaduman’ın bir an önce başımıza geçerek Trabzon’a yönelik projelerde eskiden olduğu gibi yol göstermesini heyecanımızı köpürtmesini bekliyor ve şifalar diliyorum. Hemşerilerimiz genelde değer bilen insanlardır, yeter ki değerli insanları tanısınlar doğal olarak burada görev sivil toplum örgütlerine, yazılı, sözlü, görsel basına düşüyor.

Trabzon’a hizmet eden Trabzon sevdalılarını yüceltirken; Rant için, siyaset adına Kentin dokusunu bozan, doğasını, tarihini, kültürel mirasını yok eden kişileri ve kurumları da eleştirmekten korkmamalıyız..

Hep Yanımızdalar

TAKA: Sayın Faruk Nafiz Özak, Sayın Erdoğan Bayraktar yine etkinliklerin merkezinde mi?

BİLGİN AYGÜL: Sayın Faruk Nafiz Özak ilk günden beri hep yanımızda, Sayın Erdoğan Bayraktar da Trabzon’un tüm aktörleri gibi destek oldu. Bu birlik olmasaydı böylesi örnek bir proje yaşama geçemezdi.

Trabzonspor İçin İmkanlar Rasyonel Kullanılmalı

TAKA: Trabzonsporsuz bir söyleşi olmaz. Trabzonspor da birlik nasıl ve ne zaman sağlanır, küme düşünce mi?

BİLGİN AYGÜL: Trabzonspor seçimlerinde farklı görüşler farklı isimler kırıcı olmayan bir rekabet olabilir seçim sonrası seçilen yöneticilere saygı duymak desteklemek gerekir ancak seçilen yöneticilerde Trabzonspor u yaratan değerlere saygı duymalı aynı şekilde sahip çıkmalıdır. Biz ne zaman Trabzonspor’u Trabzon’dan yönetir ve o bölgenin çocuklarına ağırlık verirsek başarı o zaman gelir düşüncesindeyim. Kendi değerlerimize sahip çıkmadığımız sürece istediğiniz kadar para harcayın sonuç değişmeyecektir. Trabzonspor’un ve kentin imkanlarının sınırlı olduğunu biliyoruz bu imkanları en rasyonel biçimde kullanmalıyız. Trabzonspor da birlik sevgi, saygı ve başarı ile sağlanır düşüncesindeyim.

TAKA: Sayın Aygül teşekkürler?

BİLGİN AYGÜL: Sayın Turgut TAKA’ya ve bize biz teşekkür ederiz, hep yanımızda oldunuz.

Yayınlanma Tarihi : 15 Mart 2015