Son Güncelleme: 6 Haziran 2025 01:01:23
KOCAKARI - HALK İLAÇLARI

Hastalıkların tedavisinde yararlı olduğuna inanılan kocakarı ya da halk ilaçları, halk hekimliği diye anılan, temelde bilimsel değeri olmamasına rağmen doğal tedavi yöntemi olarak ta günümüzde bile tartışılan tedavi yöntemlerinin bir kısmına, bütün Anadolu'da olduğu gibi ilimizde de rastlamak mümkündür. Arı Sokması
Arının ısırdığı yere demir basılır.

Sarılık
Sarılığa yakalanan hastanın ustura ile damak, el ve ayak tırnaklarının dipleri kesilir. Bu işleme sarılık kesme denir.

Çıban
Çıbanların olgunlaşıp boşalmaları için üzerine damar otu denilen geniş yapraklı bir ot sarılır.

Üşütme
Nezle, grip gibi durumlarda bir bardak süte bir parmak bal karıştırılıp hastaya içirilir.

Baş Ağrısı
Başa patates sarılır, ayrıca mısır hamuru ayranla karıştırılarak bir çömberle başın ön kısmına bağlanır.

Mide Hastalığı
Yörenin ünlü kestane balı yedirilir.

Karında Kurt
Çocukların ağzından sular akar, çelimsiz olurlar. Şeftali yaprağı ve ham meyvası kaynatılır, hasta iki üç sabah aç karına içer. Kurtçuklar dökülür.

Yanık
Özellikle yoğurt sürülür.

Yayınlanma Tarihi : 29 Temmuz 2009
Batıl İnançlar

Batıl inançlar nerden gelip nasıl toplum içinde yerleştiği belli olmayan ama yüzyıllardan beri değişik inanışların ya da insanların kendi kurgularının sonucu, hiçbir temel dayanağı ve mantıken izahı olmadan yerleşmiş inanışlar olarak günümüze kadar süre gelmişlerdir. Bugün de çeşitli şekillerde kendini gösteren bu inanışların temelinin, insanlık tarihi kadar eski olduğu bilinmektedir. Yöresel özellikler arzeden bu inanışlara ilimizde de rastlamak mümkündür.

Bazı batıl inançlardan örnekler :

Saçayak boş olarak yanan ateşte bırakılırsa ölü suyu bekler.
Ellerini bağlayanın kısmeti bağlanır.
Bir kadın aş ererken birine bakarsa çocuğu ona benzer.
Yeni gelinin kucağına oğlan çocuk verilirse ilk çocuğu erkek olur.
Çocuğunun güzel olması için gebe kadına ayva yedirilir.
Gece tırnak kesilmez.
Kapı eşiğinde oturan kişi iftiraya uğrar.
Evde incir ağacı yakılmaz, yakılırsa ev ocak söner.
Geceleyin evde ıslık çalınmaz, çalınırsa eve yılan girer.
Kuluçkanın altına yumurta koyan kişi, başını sararsa civcivler gugulli olur.
Ay tutulunca havaya ateş edilirse ay kurtulur.
Mayıs yedisinde deniz suyu ile yıkanan ve kayığa binenler, yakalandıkları hastalıktan kurtulurlar.
Boş beşik sallanırsa çocuğun karnı ağrır.

Yayınlanma Tarihi : 29 Temmuz 2009
Deyimler - Atasözleri

Trabzon'un çeşitli yörelerinde söylenen kendine has anlam ifade eden deyimler ve yine bölgeye göre değişkenlik gösteren, fakat genel anlamda atasözleri çerçevesinde ele alınan hoş sözler vardır :

Ağzı var dili yok. Ekmek elden su gölden.
Burnu büyümek. Elin ağzında sakız olmak.
Çomak sokmak. Hayıflanmak.
Kan ağlamak. Abat mı oldun?
Ander gabyana. Kesene bereket.
O da kim oliy? Sırtı kalın.
Kulağı çınlamak. Maldan saymak.
Attan enup eşeğe binmek. Ağzını yoklamak.
Sokma akıl yedi adım gider.
Köpek yediği kapida afkurur.

Yayınlanma Tarihi : 29 Temmuz 2009
Bilmecelerimiz

Hattur hurttur arnavuttur, adam kapar. (Isırgan Otu)
Üstü çayır biçerim, altı çeşme içerim. (Koyun)
Soluğu var canı yok, gövdesi var kanı yok (Körük)
Sarıdır sarkar, düşeceğim diye korkar (Ayva)
İp çektim küp geldi (Kabak)
Ağzı açık alamet, içi kızıl kıyamet (Fırın)
Allah yapar yapısını, bıçak açar kapısını (Kabak)
Yer altında evleri, eğri büğrü yolları (Karınca)
Kırmızı boyarım, ablamın önüne dolarım (Peştamal)
Salkımı var üzüm değil, yaşları var gözüm değil. (Bulut)
Ben giderim o gider, o benden ileri gider. (Gölge)
Bağlarım yürür, çözerim durur. (Ayakkabı)
Dışı kazan karası, içi yoğurt mayası. (Kestane)
Yer altında sakallı dede (Pırasa)
Sarıdır sarkar düşmekten korkar. (Ayna)
Elemez melemez ocak başına gelemez, gelse de geri dönemez. (Tereyağ)
Havada uçar kanadı yok, şekere benzer tadı yok. (Kar)

Yayınlanma Tarihi : 29 Temmuz 2009
Türkülerimiz

Kısa ve nettir türkülerimiz. Öyle lafı geveleme, uzatma yoktur türkülerimizde. Ne denecekse söylenir. Hüküm verilir, mesaj iletilir, kısadır. Acılar özlemler, sevinçler, sevgiler, yergiler hep bir türkülerde dile gelir. Coşku dolu yürekler kemençenin eşliğinde söyler türküsünü. Söyler türküsünü de, yol olur bu türkü dağ aşar, deniz aşar, gurbet aşar sevgilinin gözünde kimi zaman bir damla yaş, kimi zaman da gülen yüzde bir çiçek olur, açar...
Yöre türkülerinde sadece sevda yoktur. Savaş, sel, çığ, vurgun, toprak kayması, gibi durumlarda yakılan ağıtlar birer türkü olmaktan çok destanımsı özellikler taşımaktadır.
Halk edebiyatımızın en yaygın ürünlerinden olan mani biçimindeki türkülerimiz kendiliğinden doğaçlama olarak dökülür, kemençenin tellerinde ezgi olur.

Mani Örnekleri :
Gara gara gazanlar
Gara yazı yazanlar
Cennet yüzü görmesin
Aramızı bozanlar
Çömber çömber üstüne
Çömber bağlamadın mi
Asker ettiler beni
E gız ağlamadın mı
Yaylanın çimenini
Topladuk elek elek
Buldur bile gezerduk
Bu yıl ayırdı felek.
Çıkardum mallarımu
En önünde sarisi
Geldi geçti yanımdan
Yüreğumun yarisi.
Derenin gıyısında
Olta attum baluğa
Onbeş yaşında idum
Başladum sevdaluğa.
Yaylanın çimenine
Bi tavukla bi cücük
Oturduk sevtaluğa
İkimiz de küçücük

Atma Türküler :Atma türkü geleneği yöremizde yaygındır. Karşılıklı olarak bir konu üzerinde türküler oluşturulduğu gibi, herhangi bir eğlence mekanında da atma türküler söylenir. Çoğu zaman kemençe eşliğinde doğaçlama yoluyla söylenen atma türküler yoluyla sanatçıların birbirlerinin ustalıklarını da denemiş olurlar.

Erkek : Kadın :
Derin derin göllerin
Dibine dalacağım
Ahdettum yemun ettum
Kız seni alacağum.
Derin derin göllerin
Dibine dalamazsın
Ne kadar yemin etsen
Sen beni alamazsın.

Kadın : Erkek :
Uşak gelme peşume
Anamın tek kızıyım
Nazar edersun beni
Göğlerin yılduzuyum.
Böyü kavağum böyü
Göğe mi alacasun
Almam seni deyisun
Bekar mı kalacasun

Yayınlanma Tarihi : 29 Temmuz 2009